“İpe un seriyorlar” dedi Başbakan, Tahran için.
Bununla yetinmedi; “Dürüst değiller!” diye ekledi: “Bu nedenle itibar kaybediyorlar. Bu diplomasinin dili değildir, başka bir şeyin dilidir. O da bana yakışmaz.”
Çekişme hakarete dayandı .
Günlerdir İran’dan dozu sürekli artan salvolar yükseliyor.
Komşu ülkede Türkiye’ye çemkirmeyen kalmadı desek yeridir.
Üst mercilerden açık açık “Türkiye emperyalizmin taşeronu oldu!” bile dediler.
Erdoğan bir yutkundu, iki yutkundu… ve ya Allah, ya Bismillah, Tahran’a da “van minüt” çekme kıvamına geldi sonunda.
Doğu komşumuza da “Acep ne zaman kükreyecek?” diye bekliyorduk…
Önce Ahmedinejad ‘had bildirdi’
Kendi adıma ben şahsen bekliyordum…
Hatta bunun geçen Tahran ziyareti münasebetiyle yapılmamasına şaştım. Mümtaz medyamız konuyu geçiştirse de, TC Başbakanı’nın Tahran’da muhatap bırakıldığı “aşağılama” az buz değildi….
Ahmedinejad, Başbakan’ı protokole uygun şekilde karşılamayıp “hasta” olduğunu beyan etmiş ve ziyaretin ilk gününde kabul etmemişti.
Ahmedinejad’ın hastalığı ne var ki; aynı gün içinde “Esad’ın özel temsilcisi Faysal Mikdad’ı görmesini” engellememişti…
TC Başbakanı’nı kabul etmeyen İran Cumhurbaşkanı Ankara’ya “had bildirircesine”, Türkiye’nin sırt döndüğü Suriye Devlet Başkanı’nın “temsilcisini” ağırlıyor…
Bundan daha net ve ağır bir mesaj olabilir mi?
Erdoğan; Ahmedinejad’ın koyduğu bu tavırdan habersiz Tahran’a acaba nasıl indi? Dışişleri, Başbakan’a Tahran ziyareti öncesinde hangi tür uyarılarda bulundu? / Bulundu mu?.. türü sorular bir yana…
Hele de Ahmedinejad, Erdoğan’a ne yakınlık gösterse aslında azdır. Üç yıl öncesinin o kanlı cumhurbaşkanlığı seçimleri arkasından kimseler Ahmedinejad’la selam alıp vermezken; İran Devlet Başkanı’nı “Yeşil İsyan”a karşın tebrik eden ve canla başla kutlayan ilk hükümet, AKP hükümeti olmuştu…
Şimdi eski çamlar bardak oldu… O köprülerin altından çok su aktı derseniz… Fazla geri gitmeden, geçtiğimiz yıla dönüp bakalım…
Daha geçen yıl başında Ahmedinejad-Erdoğan ikilisi arasından su sızmıyordu.
Erdoğan, Ahmedinejad’dan her vesileyle “Kardeşim!” diye söz ediyordu….
Tahran’da da; Ankara’nın emperyalistlere ve İsrail’e karşı “direniş cephesinde” yer almasından dem vuruyordu…
Ne olduysa “Şamgen”in yengen olmasıyla oldu…
İlişkiler Suriye isyanın çıktığı 2011’in bahar aylarından itibaren kademe kademe soğumaya başladı…
Egemen güç olma rekabeti
“Arap Baharı” kalkışmaları, Ortadoğu’daki “Sünni-Şii” kamplaşmasını hızlandırırken; Suriye üzerinde oynanan Ankara-Tahran satrancı, ilişkilerin her geçen gün biraz daha gerilmesine yol açtı…
Karşılıklı “aba altından sopa göstermeler” ve “hakaretleşmeye” varan zıtlaşmanın kökeninde, iki tarafın da son zamanlara dek “gülücükler arkasına” saklamaya çalıştığı şiddetli “bölgesel güç” olma rekabeti var.
Geçen şubatta yaptığım “Saldırı-yaptırım kıskacında İran” dizisinde de özetlemeye çalışmıştım: İran, büyük Ortadoğu’nun rakipsiz tek egemen gücü olmak istiyor. Sorun Batı için İran’ın nükleer silah yapımını denetlemenin bu yüzden çok ötesine geçiyor. Sadece Tahran’ın atom bombası değil, asıl İran’ın “büyük Ortadoğu”nun “tek egemen gücü” olması engellenmek isteniyor… Bu bağlamda “Suriye”, jeostratejik dengelerde, Tahran için neredeyse “nükleer kart” denli önemli bir öncelik taşıyor.
Hal böyleyken bu denklemde Tahran karşısına en can alıcı rakibi Türkiye’nin çıkmasını hazmedemiyor.
Baştan beri Ankara’yı Suriye konusunda olması gerektiğinden daha çok “açık taraf” olmaya (ve yanlış yapmaya!) iten dinamik, işte iki ülke arasında özetlemeye çalıştığım bahsin çıtasının böylesine yükselmesi oldu.
Türkiye, Suriye üzerinden görülen bu hesapta kartlarını, Esad’ın gideceği beklentisi üzerine oynadı…
Ne var ki, kanlı Suriye isyanı ilk yılını arkada bırakırken Esad’ın gidici değil, kalıcı olduğu anlaşıldı.
Dünyanın gözü önünde Suriyeli muhaliflere aylardır arka çıkan Ankara’ya, Tahran’ın durup durup şimdi bu zamanlamayla sertleşmesinin nedeni bu…
Esad’ın kalması Ankara’yı açıkça kontrpiyede bırakacak bir gelişme olduğundan, Tahran’ın eli güçleniyor.
Ahmedinejad’ın Erdoğan’dan önce İran’ın başkentinde “Esad’ın özel temsilcisi Faysal Mikdad’ı” kabul etmesinin de anlamı bu….
Önümüzdeki dönem bakalım daha neler gösterecek?
Yorum Gönder