Sivil Darbe ve Milli İrade - Ali Sirmen

Bir yandan kamuoyu, son operasyonun şokunu üzerinden atmaya çalışırken, öte yandan ilginç gelişmeler oluyor, Meclis darbelerin araştırılması için harekete geçiyor.
Olay ilk bakışta demokrasi açısından çok sevindirici gibi görünüyor. Öyle ya TBMM’deki dört parti de darbelerin araştırılması için önerge vermiş bulunuyorlar.
Fakat biraz daha yakından bakınca, ortak bir iradenin söz konusu olmadığı görülüyor.
AKP’nin istediği, tadat ettiği askeri darbelerin araştırılması ki, onlar da şunlar:
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997.
CHP ise, işi biraz daha geniş tutuyor ve “ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile demokrasiyi kesintiye uğratan, tamamlanmış veya girişim niteliğindeki sivil ve askeri darbeler ile toplumu terorize eden, demokrasi dışı tüm vesayet sistemlerini ve bunları önceleyen olay ve olgular”ı hedef alıyor.
Kısacası, ilk adımda pek demokratik gibi görünen girişimin daha ilk adımında, TBMM’nin çatısı altındaki partilerin, neyin demokrasiye karşı olduğu konusunda bile fikir birliği halinde olmadıkları görülüyor.
***
Konunun, TBMM çatısı altında tartışılması sırasındaki ilginç konuşmalar oluyor.
Örneğin, Nurettin Canikli, sivil darbeyi öne sürenleri şöyle yanıtlıyor:
- Sivil darbe dediğiniz nedir?.. Milletin iradesidir. Onu eleştiriyorsunuz siz.
Ali Rıza Öztürk ise bu sakat düşünceyi kendine göre karşılıyor:
- Hitler milletin iradesi midir? Cevap ver! Hitler, Mussolini milletin iradesi midir?
Hitler ve Mussolini’nin kendi halklarının oylarını aldıkları bir gerçek olduğuna göre, onların milletin iradesi olup olmadıklarını sormanın bir anlamı yok belki de. Galiba en doğrusu, milletin iradesinin Hitler ve Mussolini’nin insanlık suçlarına demokratik meşruiyet kazandırıp kazandıramayacağıdır.
Soruyu “Değil oy çokluğu, oybirliği bile temel hak ve özgürlükleri çiğneyen, insana işkence yapan rejimleri meşru kılabilir mi?” diye de sorabiliriz.
Burada milli iradenin bazen demokrasi ile çelişebileceği gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Görülüyor ki, oy çokluğu her zaman, demokrasi demek olamayabiliyor.
AKP on yıllık iktidarında bu gerçeği anlamamakta direniyor. Konuşmalarında sık sık Menderes’e atıf yapan Tayyip Bey de bu zihniyetin örneklerini sergiliyor.
Oysa, cumhurun kendisini yönetecek olanlarını oylarıyla seçmesi demek olan cumhuriyetten daha ileri bir rejimdir demokrasi.
Cumhuriyetin demokrasi olabilmesi için çoğunluk iradesinin de bazı temel sınırlamalara uyması zorunludur.
***
Çoğunluk, “darbecilerden hesap soruluyor” heyecanı içinde vesayet kalkıyor sevincine kapılarak, temel demokratik gerçeği daha görmezden geliyor ki, o da şu:
- Demokrasi, ister askeri olsun ister sivil her türlü vesayete karşıdır, karşı olmalıdır.
Vesayet ve darbeler konusunda dikkat edilmesi gereken bir başka husus daha var:
- Darbecileri ya yargılarken, darbecilerin bir zamanlar başkalarını yargılarken başvurdukları yöntemleri benimsemek demokrasiyle bağdaşmaz.
Darbecileri yargılamakta, darbelerle hesaplaşmaktaki ana amaçlardan biri de, o ve benzeri olayların bir daha olmamasıdır.
Biz darbecileri bir zamanlar onların bizi yargıladıkları yöntemlerle yargılarsak, askeri vesayeti ortadan kaldırıyoruz derken, sivil vesayeti, askeri darbeden kurtuluyoruz derken sivil darbeyi getirmiş oluruz.
Bugün içinde yaşadığımız durum da budur.
Tam askeri darbe artık “out” diye sevinecekken, bir de bakıyoruz ki, sivil darbe “in”.
Bunları galiba daha çok konuşacağız. Çünkü sivil darbe daha uzun süre gündemde.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget