Naziden kaçarken - Melih Aşık

Bahçeşehir Üniversitesi’nde dün eğitim ve üniversite tarihimiz açısından önemli bir konferans vardı. Konusu:
“Nazi zulmünden kaçan Yahudi kökenli Alman ve Avusturyalı bilim insanlarının Türk üniversitelerinin çağdaşlaşma sürecine katkıları”
1932 yılında iktidara gelen Adolf Hitler, Almanya ve peşinden Avusturya’yı öncelikle Yahudi akademisyenlere cehennem edince.. Ünlü bilgin Albert Einstein Ankara’ya bir mektup gönderiyor.. 40 Yahudi bilim adamının kabulünü öneriyor... Bu bilim adamlarının ücretsiz çalışmaya dahi razı olduğunu bildiriyor. Çünkü o dönemde pek çok ülke Yahudi bilim adamlarını kabul etmeye çekiniyor...
Türkiye o sırada üniversite eğitimini modernleştirme çabaları içindedir. Atatürk, Yahudi bilim adamlarını ülkeye kabul ediyor... Sonraları sayı artıyor... Sığınmacı akademisyenlerin sayısı 190’ı buluyor... Gelenlerin çoğunluğu Yahudi değildir... Kiminin eşi Yahudidir.. Kimi sosyalist, komünist, demokrat vb olduğu için kaçmak zorunda kalmıştır ...
İstanbul ve Ankara üniversitelerinin şekillenmesinde, müzik ve güzel sanatlar eğitiminde Alman bilim adamlarının büyük katkısı oldu... Çağdaş eğitimin temelini attılar.
İstanbul Üniversitesi 1933 yılı Temmuz ayında 30 Alman bilim adamıyla açılmıştır...
Dünkü konferansa UNESCO Başkanı İrina Bokova, sığınmacı bilim adamlarından Phillip Schwarz’ın kızı Susanne Schwarz da katıldı... Amerikan Büyükelçisi Ricciardone de oradaydı. Bir konuşma yaptı. ABD Konsolosluğu memurları toplantıyı baştan sona izledi.
Kimler mi yoktu açılışta? YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri yoktu. İstanbul Üniversitesi Rektörü yoktu. Vali bey yoktu. Neden acaba? Herhalde konferansa konu olanların Yahudi olması değildi onları uzak tutan.. Ama neydi? Anlayamadık...

Geçmişler olsun...
Yandaş televizyon kanallarını, bu kanallarda Silivri davalarının konu edildiği programları izlemişseniz emekli Savcı Ahmet Gündel’i mutlaka tanıyorsunuzdur. Ergenekon hâkim ve savcılarına toz kondurmaz, yaptıkları her uygulamayı doğru bulup savunurdu. İşte bu Ahmet Gündel geçtiğimiz günlerde 28 Şubat soruşturmasında bu davaya muhafazakâr görüşleriyle bilinen Albay Aydın Karaşahin’in avukatı olarak katıldı. Böylece Silivri yargısıyla avukat olarak tanışmış oldu. Tanışmasının hemen ardından ettiği laflar mı? Odatv’den aktarıyoruz:
“Savcının şüphelileri suçlu gibi göstermek şeklinde bir tavra girmesi anlaşılabilir değil. Savcının kendi anlayışını, düşüncesini soru şekline dönüştürerek şüphelilere sorması ve müteakip şüphelinin cevapları ile birleştirerek bir sonuca ulaşması hukuksal bir yöntem değil.”
Taraf yazarı Emre Uslu’yu da sanırız tanıyorsunuzdur. Ergenekon ve Balyoz davalarında hemen her gözaltına alınanın tutuklanmasını istemekle kalmadı, yakınları ölen tutukluların cenazeye katılmalarına dahi karşı çıktı. ABD’de, bir üniversitede geçici hocalık yapan Uslu’nun şu aralar iktidarla arası iyi değil. Yandaş yazarların kendisini terör örgütlerine hedef gösterdiğini, Türkiye’ye döndüğünde tutuklanacağı dedikodularını yaydığını iddia ediyor. Bir başka iddiası da illegal yollardan nüfus, askerlik, hatta banka kayıtlarına kadar girilip gizli kalması gereken bilgilerinin tehdit amacıyla yandaş gazetecilere servis edildiği... Bu suçları Başbakan’ın çevresinde yuvalanmış bir çetenin işlediği.
Ne diyelim şimdi bu iki muhtereme? Geçmişler olsun mu?

Ak hesap!
Başbakan Erdoğan, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e sürpriz bir ziyaret yaptı... Çiçek, bu ziyaretin hemen ardından muhalefet partilerini “Tutuklu milletvekilleri için nasıl bir yasal düzenleme yapabiliriz” diye toplantıya çağırdı. Bu konuda yasa değişikliğinin yetmeyebileceği, Anayasa’nın 14. maddesiyle ilgili düzenlemenin de gündeme gelebileceği belirtiliyordu.
Çiçek’in bu girişimini CHP’nin hukukçu milletvekillerinden Ali Rıza Öztürk şöyle yorumluyor:
“Yapmak istedikleri Anayasa değişikliği paketine tutuklu milletvekilleri konusunu da katıp bizim paketin tümüne destek vermemizi sağlamayı hesaplıyorlar. Oysa bu iş için yasal değişiklik yeterlidir.”


Balyoz davasının
5 numaralı hard diskindeki parmak izinin sahibi bulunamamış.
Oradaki iz bu işlerde parmağı olan bazı sivil güçlere ait olabilir mi?


Time dergisi Davutoğlu ve Babacan’ı dünyanın en etkili 100 kişisi listesine koymuş.
Bu vesileyle ABD’nin en çok hangi bakanlarımızdan memnuniyet duyduğunu dolaylı yoldan öğrenmiş bulunuyoruz...
Haldun Ertem


Aa...
Anadolu Ajansı’ndan gelen açıklamada Atatürk adının Anadolu Ajansı logosundan çıkarılması konusunda özetle deniyor ki:
“... Anadolu Ajansı 6 Nisan 2012’de 92. Kuruluş Yıldönümü’nü kutlarken pek çok yeniliğin yanı sıra yeni logo ve kurumsal kimlik tasarımını uygulamaya başlamıştır. Sitemizin ‘Künye’ ve ‘Tarihçe’ bölümlerinde Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk genişçe yer almaktadır.”
Yani... Atatürk’ün adı yalnızca logodan çıkarılmış... Diğer bölümlerde duruyormuş. Kuruluşun 92. yılında böyle bir değişikliğe acaba neden gerek görüldü?

İçişleri Bakanı Şahin, “Ben milletimin önünde takla atarım” demiş.
Eee, ne duruyorsun? At o zaman!
Fahrettin Fidan


AKP’nin sağlık reformu ne işe yaradı?
Artık isteyen istediği hastaneye gidip istediği doktoru vurabiliyor.
Gülhan Elmas

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget