‘Müslüman kadın’la başlayacak adımlar! - Ruhat Mengi

Türkiye’de “Kur’an ve Hz. Peygamber’in hayatı”nın seçmeli ders olarak konması, bir yandan eğitim sistemi 4 yıllık bölümler şeklinde kesilirken imam hatiplerin orta bölümünün açılması doğal olarak tartışmaları da beraberinde getirdi.. Bunların hepsi de sadece “laik eğitim” sistemini değil, “laik yaşam tarzı”nı; yani insanların inancının ibadetinin kendisine ait olduğu, kimseye din-inanç-ibadet baskısının yapılamadığı laiklik ilkesini ve sonuçta bugün siyasette görüldüğü gibi devletin laik özelliğini zedeleyecek adımlar olduğu için elbette tartışılacaktır. Ama Türkiye’de tartışma artık hep “karar verildikten ve yasalar alelacele Meclis’ten geçirildikten” sonra yapılır olduğu için bu tartışmaların hiçbir yararı olmadığı da açık seçik ortadadır.

Bundan sonra her konuda aynı şey olacak, istenen her yasa, özellikle de “muhafazakar kesimlerin oylarının, dinle ilgili adımlar atarak ve o fırsatta aynı yöndeki söylemleri de arttırarak daha kolay alınmasını sağlayacak” yasalar toplumda tartışılmadan, istendiği gibi geçirilecektir. Dün Zülfü Livaneli’nin “7 yaşındaki kız çocukların tesettüre girmesini doğal karşıladığını söyleyen rektör”le ilgili yazdığı çok güzel yazıda (çerçevelenecek kadar güzel) belirttiği gibi bunların “demokrasi” hatta “ileri demokrasi” olduğunu iddia ederek bugüne kadarki gelişmelere alkış tutan iş dünyası ile medyanın büyük bir kesimi de herhalde “laik düzen”i basamak basamak ortadan kaldırarak “küçük yaşta öğrencilerden başlayıp” din baskılarını yayacak olan yeni yasaları, adımları da çok demok-ratik bulmayı sürdürecektir.

TARTIŞILAN KUR’AN’IN ÖĞRENİLMESİ DEĞİL!

Okullarda din dersinin olması da, Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in hayatının öğretilecek olması da Müslüman çoğunluklu bir ülkede Müslümanları rahatsız etmez, aksine mutlu eder. Ama konu bu değil. Konu okullara dini uygulamaların sokulmasıyla birlikte, Türkiye’de bugüne kadar “laiklik” özelliği nedeniyle (Araplar bile bunu söyledi ve “keşke bizde sizin laik rejiminiz olsaydı, bu din-mezhep kavgaları çıkmazdı” diyenler oldu) yaygın şekilde görülmeyen “namaz, abdest, kız öğrencilerin tesettüre girmesinin din gereği olduğu ve bunu yapmayanlara ‘Müslüman kadın’ denmeyeceği gibi baskılar”ın o Kur’an derslerini veren hocalar ve imamlardan eliyle yayılmasıdır.

ÖĞRENCİNİN NOTLARI İBADETİNE BAĞLANABİLİR

Bu baskıya izin vermeyecek diğer eğitim görevlilerinin derhal dışlanma ve hatta işlerinden olmaları gibi bir durumun ortaya çıkması en doğal gelişme olacak ve o noktadan sonra bu baskılara gelebilecek “veli tepkileri” de çocuklarının alacağı notları etkileyeceği için kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Dindar insanlar “yapılan değişikliklerin Müslümanlıkta mutlaka olması gerektiğini, karşı görüş bildiren herkesin Müslümanlığa da karşı olduğunu” söyleyenlere inanmadan önce iyi düşünmelidir. Türkiye’de Diyanet’e bağlı on binlerce Kur’an kursu var. İsteyen aileler çocuklarını bu kurslara rahatça gönderebilir ki bugüne kadar da gönderdiler.. İsteyen aile daha önce olduğu gibi okuldaki din derslerini yeterli bulmuyorsa kendisi daha fazla din eğitimi sağlayabilir. Ama okullar “imam hatipten farksız” hale getirilecekse “imam hatiplerin orta kısmı açılsın” diye bunca çaba neden gösterildi?

MAKBUL MÜSLÜMAN

Eğer öğrenciler laik devlet okullarında da imam hatip gibi “ibadet uygulaması” yapacak, hocalar tarafından “daha iyi namaz kılan, daha iyi Kur’an okuyan, daha iyi örtünen daha makbul Müslümandır” gibi değerlendirmelerle karşılaşacak ve not olarak da böyle değerlendirilecekse (ki öyle olacak) ve diğer dersler imam hatiplerde de okutulduğuna, aynı üniversitelere eşit şartla girileceğine göre düz liselerin imam hatipten ne farkı kalacak?

Uygulamalı Kur’an dersleriyle birlikte okullarda özellikle “kız öğrencilerin örtünmesiyle ilgili” baskının artacağı açıkça bellidir ve bu baskı sadece kızlara değil; “kız kardeşlerinin, ilerde eşlerinin örtünmesini sağlamadıkları takdirde günahın erkeğe ait olacağı” şeklinde erkek öğrencilere de yapılacaktır, bugün camilerde imamlar yoluyla yapıldığı haberleri kaç kez yazılmıştır.

Kadınlara “örtünme baskıları”nın apartmanlardaki diğer kadınlar tarafından nasıl yapıldığı, bu din eksenli mahalle baskısının nasıl yayıldığı kaç kez “yaşayanlar tarafından” anlatılmıştır, okullarda olmayacak mı? (Türkiye’de her din ve inanıştan vatandaş olduğuna göre laik bir devletin “her dine ait ders” koyması gerektiği de ayrı bir tartışma tabii.. Eğer “laik devlet” tanımı da yakında kaldırılmayacaksa..)

ÖRTÜNMEYEN KADINA AYIRIMCILIK

Daha okul çağında baskı başlamamışken, bugün bile, en “aydın” sayılacak gazeteciler bile yazılarında “muhafazakar kadın” yerine “Müslüman kadın” ayırımı yapıyor. Yani “tesettüre giren kadın” Müslüman, başını örtmeyen kadın tüm ibadetlerini yerine getirse bile “Müslüman değil”.. Bu mudur yani, kim karar verebilir böyle olduğuna, hangi kulun böyle bir yetkisi var? Bu yazarlar kalem oynatırken nasıl büyük bir hata yaptıklarını, “başını örtmeyen Müslüman kadınlar”a nasıl haksızlık ettiklerini, bu baskı ve ayırımlarla kendini “Allah’a eş koşan” kişilerden farksız hale geldiklerini, ilerde kendi çocuklarına-torunlarına da- artacak baskılarda rol oynayacaklarını görmüyorlar mı?

ENDONEZYA’DA DURUM

İşte aynen bu yollardan geçerek bugünkü haline gelen ve neredeyse “Sünni” mezhebi dışındaki Müslümanlar’ı bile 2’nci sınıf vatandaş sayan, eşit haklarını kaldıran ve laikliği de kaldırarak her tür din baskısını kısa sürede arttıran Endonezya önümüzdeki en iyi örneklerden biri..

Son olarak Din İşlerinden Sorumlu Bakan’ları “Endonezya’da mini etek giyen kadınların ‘porno suçu’ içinde yer almasını” istediği bir kanun teklifi verdi. Bunu yaparken “kadınların mini etek giyerek tecavüz ve eylemlere sebep olduğunu” öne sürdü. (Sapık canavarların üç-dört yaşında bebeklere bile tecavüz etmesini nasıl açıklayacaksa..)

Endonezya Kadına Karşı Şiddet Ulusal Komisyonu Sözcüsü de çıkıp “Hayır, doğru söylemiyor, tecavüze uğrayan kadınların hepsi kapalı giyinen kadınlardı” demiş. Devlet işlerine din karıştı mı, siyasi partiler halkın oyunu almak için “kutsal duygularını istismar” etmeye başladı mı tartışmanın sonu buralara varıyor.. Umalım da Türkiye aynı olayları yaşamasın!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget