Meclis-Egemenlik-Milli İrade - Şükran Soner

Meclis’in 92. yıldönümü kutlamalarına sadece tutuklu milletvekillerimizin gölgesi düşmedi.. Kurtuluş Savaşı, bağımsızlık savaşımı, Cumhuriyet, Atatürk devrimlerin yaratıcısı 1. Meclis’in manifestosu, toplumla sözleşmesi “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi.. bugün 92 yıl öncesinin Meclisi koşullarının çok daha gerisinde, sorgulanır konumda.. Meclis Başkanı, Başbakan, parti liderlerinin 92. yıldönümü tören konuşmalarının içerikleri ile de sabit..
Öncelikle hâlâ en kolay çözümlenebilecek, iktidar, belki de Başbakan iradesi ile çözümlenmemesinde diretilen, halkın oyları ile seçilmiş ancak tutuklu oldukları için milli iradenin gerçekleştirilmediği 8 milletvekili sorunuyla söze girelim.. 23 Nisan öncesi tutuklu milletvekillerinin duyguları ile alay edilircesine, halkın iradesinin yok sayılmaması, Meclis’e gelebilmelerine yönelik formül arayışı haberleri bir kez daha gündemimize düştü. Haberin kaynağı Meclis Başkanı ile Başbakan arasında yapılan görüşme idi. Meclis Başkanı haberi yalanlamamış, ancak işler kotarılmadan, uzlaşma sağlanamadan sızdırılmasının kasıtlı olduğunun altını çizen, her zamanki benzer durumlarda yapıldığı üzere medyayı suçlayan öfkeli bir açıklama yapmıştı..
23 Nisan Bayramı öncesi bu haberin tutuklu milletvekilleri üzerinde yaratmış olabileceği duygu dalgalanmasını düşünmek bile istemiyorum.. Çünkü çok hızlı bir akışla, önce Başbakan Erdoğan’ın, Meclis çoğunluğunu da elinde tutan, çözüm üretmekle de sorumlu iktidarın başı değilmiş gibi, “Bizden çözüm beklemeyin, milletvekili seçtiren partiler düşünsünler, uzlaşma formülü üretsinler, biz karışmayız..” anlamına gelen buz gibi açıklaması geldi. Sonrasında hapiste milletvekilleri olan partilerin bildik farklı çözüm önerileri, uzlaşma olamadığı haberi ile sil baştan çözümsüzlüğe dönmüş gibi olduk.. Yasal olarak seçilmelerinin önünde engel olmayan, yargı denetiminde yapılan seçimlerde aday olup seçilen 8 milletvekilimiz için, milletin iradesi, halkın oyları bir kez daha yok sayıldı..
***
Meclis Başkanı 92. kuruluş yıldönümünde, simgesel oturumda yaptığı açış konuşmasında, günümüz koşullarında yeni anayasa çalışmalarının yaşamsal gereği üzerinde durdu. Tarafsız, Meclis, halk iradesinin temsilcisi olarak, çağın gereği anayasa çalışmalarının, “Meclis-Egemenlik-Millli İrade..” üzerinden olmazsa olmaz ilkelerine ilişkin, anlamlı tek bir söz söylemedi. Meclis iradesine, temsil edilen siyasi partiler, milletin vekillerinin görüşlerine, Meclis’te varılacak uzlaşmalara bir işaret sayabilsek belki çok mutlu olabilirdik..
Sandık, milletvekili çoğunluğunu elinde tutan, Erdoğan hükümetlerinin anayasa değişiklikleri kapsamında öncelikli amaçlarının parlamenter düzenden başkanlık sistemine geçiş olduğu ilan edilmemiş olsa.. Anayasal düzenimize göre seçildikten sonra partiler üstü, tarafsız olsa da.. Geldiği iktidardaki parti ile bağlarını koparmak niyetinde olmadığını yaşanmış pek çok örnekte olduğu gibi, son tutuklu milletvekilleri sorununda yetkisi varken çözüm üretmede pasif tavrı ile ortaya koymuşken de, Meclis Başkanı’nın yaşamsal önemde gördüğü anayasa değişikliği ile muradı ne olabilir?
Üçüncü dönem iktidarda büyüyen AKP’nin, 12 Eylül darbe anayasasından kurtulma, ileri demokrasi arayışının inandırıcılığında, en küçük bir kırıntı bulunabilir mi? İktidarda üçüncü dönem milletvekilleri 12 Eylül’ün yasaklı düzeninden çok daha yasaklı, geri bir Siyasi Partiler Yasası, icraatları ile Başbakan buyruğunda yapılan listelerden olmuşken. Meclis’teki muhalefet milletvekilleri için de, halkın iradesi ile seçilmiş kimlikten söz edilemezken. Bakanlar Kurulu’ndan habersiz sayısız yasayı, padişahvari buyrukla niçin kalktığı bilinmeyen parmaklarla Meclis’ten geçirmiş bir iktidar iradesi söz konusu iken 12 Eylül’ün sayısız yasakçı yasaları, tüzükleri, icraatlarının aynen korunmalarının ötesinde daha antidemokratik dönüşümler geçirmelerinin hangi demokratik açıklaması olabilir?
***
AKP’nin 12 Eylülü’nün de katkıları ile hukuk devleti düzeninin, insan hakları ihlallerinde, darbe hukuku düzenlerine dudak uçuklatacak özel yargı icraatları ortada, uç örnekler diyelim.. YÖK düzenini, AKP iktidarında bilim kurumlarının aldığı halleri, bilim insanlarının, öğrencilerin başlarına yeni gelenleri nasıl açıklayabiliriz? Egemenliğin ulusun olması ilkesinin alfabesi, halk iradesinin Meclis’e yansıması, Meclis’in yasama gücü ile iktidar icraat gücünün önünde olması, iki iradenin üst irade yargı tarafından tarafsız denetimi.. Yasama-yürütme-yargı bağımsızlığı ilkeleri tepetaklak.. Meclis iradesinin egemenliğinden; yakın tarihin yaşamsal bir ülke çıkarı, dış politika kararını unutun, bilgi sahibi olduğundan söz edilebilir mi?
Başbakan Erdoğan’ın 92. yıldönümü konuşmasından anlamlı saptama, olsa olsa askeri darbeler tehdidinin ortadan kaldırılmasından söz edilebilir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Egemenlik hangi ölçülerde ulusundur?” sorgulaması çok daha gerçekçi, bir o kadar da kaygı uyandırıyor...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget