İlkellik her yerde saldırı halinde:
Her yerde, herkese saldırıyor.
Kadınlara saldırıyor…
Sanki ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri yetmiyormuş gibi…
Annelerimiz, kardeşlerimiz, eşlerimiz, evlatlarımız olan kadınları dövüyor…
Bıçaklıyor, kurşunluyor…
Öldürüyor!
Doktorlara saldırıyor…
Sanki zaten haksızlıklara uğramıyorlarmış gibi…
Bu en mukaddes meslek sahiplerini dövüyor..
Öldürüyor!
Çocuklara saldırıyor…
Gençlere saldırıyor…
Trafikte saldırıyor…
Park yerinde saldırıyor…
Evde saldırıyor…
İşyerinde saldırıyor…
***
İlkellik her yerde egemen:
Fiziksel ilkelliğe manevi ilkellik de ekleniyor, medya da bu ilkel saldırıya katılıyor…
Toplumsal yaşamda, siyasal yaşamda, kültürel yaşamda…
Evde, işte, parkta, sokakta, meydanda, karakolda, mahkemede, gazetede, televizyonda, radyoda…
Ne bireye saygı, ne demokrasi, ne insan hakları…
Şeref, haysiyet, manevi kişilik, beden dokunulmazlığı, hukuk, adalet ayaklar altında…
***
İlkelliğin saldırısı önlenemez…
Her zaman, her yerde, ilkel insanlar, ilkel davranışlar ortaya çıkabilir…
Genetik özellikler, çevresel koşullar ilkelliği üretebilir…
Ama ilkelliğin egemenliği önlenebilir!
Türkiye’deki bugünkü sorun ilkelliğin saldırısı değil, ilkelliğin egemenliğidir…
İlkelliğin egemenliği mutlaka durdurulmalıdır!
***
Önce, nefret söylemlerinden…
Ayrımcılıktan…
Ötekileştirmeden…
Düşmanlaştırmadan…
Cepheleşmelerden…
Kaçınmalıdır!
Ayrıca unutmamak gerekir ki:
Öfke, kin, nefret, intikam duyguları, ilkeliğin saldırısını ve ilkelliğin egemenliğini besleyen kaynaklardır.
***
Bugün Türkiye’de, cinsiyet, yaş, etnik köken, din ve mezhep, meslek ayrımcılığı, siyaset, hukuk, güvenlik ve medya alanlarında egemen görünüyor!
Oysa ilkelliğin saldırısını önlemekte en önemli rol politikacıların, savcı ve yargıçların, emniyet görevlilerinin, medyanındır.
Siyaset, hukuk, emniyet ve medya alanlarında hâkimiyet kimde, kimlerdedir?
Siyasal parti olarak AKP’de, toplumsal, ekonomik ve siyasal güç olarak Gülen cemaatinde!
Dolayısıyla, önce iktidarı paylaşan, ellerindeki kudretle bütün toplumu biçimlendiren AKP’nin ve Gülen cemaatinin kendilerini sorgulaması gerekir!
Geleceğin Türkiyesi’ni, öfke, kin, nefret ve intikam duyguları üzerine mi inşa edeceklerdir?
Böyle bir inşaat, mutlu ve müreffeh bir toplum yaratabilir mi?
Kendileri bile böyle bir toplumda mutlu ve müreffeh yaşayabilirler mi?
Yorum Gönder