İhanetin Çemberindeki Meşale; Köy Enstitüleri
ATATÜRK DİYOR Kİ..!
“EĞİTİMDİR Kİ BİR ULUSU YA ÖZGÜR, BAĞIMSIZ,(16 TEMMUZ 1921 ANKARA)
ONURLU, YÜKSEK BİR TOPLULUK BİÇİMİNDE YAŞATIR
YA DA BİR ULUSU TUTSAKLIK VE YOKSULLUĞA
GÖTÜRÜR.”
ÇÜNKÜ; “KAYNAŞMIŞ BİR MİLLET HALİNE GELMENİN,
ÇAĞDAŞLAŞMANIN, KALKINMANIN, HÜR VE
DEMOKRATİK BİR TOPLUM OLABİLMENİN EN ETKİLİ
ARACI EĞİTİMDİR.”
“Tam bağımsızlık denildiği zaman; siyasi mali iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir.. Bağımsızlık ve özgürlük devletin temeli ve özüdür.
Bir ulusun egemenliğini anlayabilmesi ve onu güvenle koruya bilmesi, üstün öğrenim ve eğitimine sahip olmasına bağlıdır. Bir ulusun siyasal eğitiminde, sosyal eğitiminde, vatan sevgisinde noksan varsa, öyle bir ulus egemenliğinin gerektiği şekilde elinde tutamaz..”
Atatürk’ün, Türk Milli Eğitimi ile ilgili bu ışıklı sözlerine bakıldığında, Köy Enstitülerinin Türk Milli Eğitimi’ndeki yeri daha net belirginleşir..
Köy enstitüleri ile amaç sadece; öğretmen, sağlıkçı, ziraatçı… veya elinden iş gelir eleman yetiştirmek değildi.. Gittikleri yerlere model insan yetiştirmekti amaç.
Kalkınma, hem de kültürel kalkınma köylerden başlasın istendi.. Çünkü o dönemde, şehirlerin nüfusu %20’ler civarındaydı..
Madem ki bu ülkenin askeri köyden, amelesi köyden… çiftçisi köyden… kalkınmadan en çok nasiplenmesi gerekenler de onlar olmalıydı.. Hem de kalkınmanın önderleri de kendi içlerinden yetişmiş, vatan sevgisi ile kültürü ile bilgisi ile, örnek kişiliği ile donanımlı ehil eller olmalıydı… Çünkü onlar bakarak değil yaparak öğrenmişlerdi işlerini.. Gittikleri yerlerde de tarif ederek değil, yapıp göstererek model olacaklardı köylerine.. Yüksünmeden, ezilmeden, ezmeden… En önemlisi de halktan kendilerini ayırıp, bir aydın kopukluğuna düşürmeden!..
Kim Kurdu; köy enstitülerini…
Benlikleri, yürekleri, vicdanları bu ülkenin ateşiyle yanan, halkıyla sevinen, halkıyla üzülen bir avuç aydını kurdu!..Gecelerini gündüzlerine katarak… Öğrencileriyle, öğretmenleriyle birlikte gündüz çalışıp, geceleri gerektiğinde ahırların, ekin tarlalarının, kurdukları binaların, çiftliklerin bir köşesinde kıvrılıp yatarak!..Kendi yaptıkları binalarda öğrendiler, kendi ürettiklerini yediler!..
Kazanılan Kurtuluş Savaşı ve ardından gelen devrimler, kültür, dil ve ülkü birliği ile taçlandırılmalıydı..
Haramzadeler subaşlarını tutmamıştı o günlerde.. Sinmişti her biri yılanlar gibi kovuklarına.
Onlar yuvalarından çıkıp da ihanet iftiralarını yayana kadar ancak 18.500 nefer gönderile bildi köylere..
Kim yıktı köy enstitülerini!..
Düşman uyurmuş da hain uyumazmış!..
Uzun sıfatlar takıp sözü uzatmanın gereği yok Köy Enstitüleri’ni kimlerin yıktığına!..4 harfli bir çoğul sözcük yeter her şeyi anlatmaya; Hain-ler!..
Ulusal bağımsızlığın bilincine eğitimle varılacağını fark edip, bağımsızlığa ve, ulusal egenmenliğe giden yolu kesen işbirlikçi hainler kapattırdı köy Enstitülerini..!…
Laikliğin düşmanı; aydınlıktan korkan bugünün yarasalarının dedeleri kapattırdı Köy enstitülerini..
Kurtuluş Savaşında savaş meydanlarından kaçıp, aşiretlerinin esaretlerini sürdürmek isteyen toprak ağaları kapattırdı köy enstitülerini…
Ve bu gün 4+4+4 yasaları ile Atatürk ve onun devrimlerinden intikam almak hevesinde olan zihniyetin dedeleri kapattırdı Köy enstitülerinin..
Bağnazlığı eğitim diye yutturan, bu yolla hem halkı hem de Allah’ı kandıran, özünde…hakkı hukuku, demokrasiyi hedefe varmada araç sayan zihniyetin öncüleri kapattırdı köy enstitülerini…
Bitmedi Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplar!.. Hesaplaşma sürüyor!.. Hem de Ulus devlet olma ilkelerini bertaraf etme zemininde sürüyor.. Hukukta; eğitimde,… Milli ne varsa her alanda!..
Temel Amaç; nasırlı ellerin harekete geçmesini engellemek!.. Çünkü, örgütlü cehaleti alt edecek tek güç nasırlı ellerdir!..
Korktular!… Sevr’in sevinci kursaklarında kalanlar!.. Korktular!.. Sevr artıkları ve onların işbirlikçileri.. Ve hala korkuyorlar; o nasırlı ellerin, gün olup güneşi zaptetmesinden!..
Ve Korktular Köy Enstitüsü öğrencisi Arif Aslan’ın şu dizelerinden!..
Kazmayı küreği alınca ele,
Nasırlı tabanım inince bele,
Alnımdan toprağa dökülen sele,
Kan mı der; can mı der, el ne der bilmem!…
Elimde meşalem köylere gitsem,
Ne mutlu, yurt için ben bir ümitsem,
Dileğim, her köyü bir cennet etsem,
Can mı der, şan mı der, el ne der bilmem!..
Kazmanın ucunda düz olur dağlar,
İçimde ideal köy aşkı çağlar,
Beş asır, rehbersiz nice köy ağlar,
Sustursam, coştursam el ne der bilmem!…
–
Mehmet Halil ARIK
Emekli Eğitimci
Yorum Gönder