BÜYÜK iddia ortaya atıp “komşularla sıfır sorun” diye yola çıkarak en yakın komşuyla bile yüz yüze bakamayacak duruma gelmiş olmak, gerçekten hüzün verici bir sonuçtur. Bu bakımdan Ankara diplomasisinin bu “başarı”sını iyi irdelemek çok öğretici olabilir.
Kabahati Şam’daki Esad oğlu Beşşar’ın üzerine yıkmak, sorunu da basite indirgeyen bir haksızlık olacaktır. Oradaki rejimin niteliği, yetki sahibinin kimliği, ülkenin etnik yapısı hep bilinmekteydi. Ortadoğu’nun hemen hemen bütün toplumları için az çok benzer özellikler ortadayken, iddia böylesine kapsamlı ve kesin olmamalıydı. Nerede nasıl komşularla yan yana yaşadığımızı, geçmişten ne gibi önyargılar devraldığımızı ve başkalarının bu bölgeye ilişkin ne gibi hesapları olduğunu yeni öğrenmiyoruz.
Demek ki öğrenilecek ilk ders, iddianın zorluğunu bilip büyüklüğünü de ona göre ayarlamak konusundadır.
İkincisi, hep bilinen ve kulaklara küpe olması gereken bir ders: Kendi ülkemizin ulusal çıkarlarını önde tutmak ve başkalarının çıkarlarına hizmet etmeye kalkışmamak.
Ancak, bu konuda mutlaka aşmamız gereken bir güçlük vardır hep: Bazı politikacılarımız ulusal çıkarımızın başkalarının amaçlarına iyi hizmet etmekle kazanılacak bir yakınlık olduğunu düşünebiliyorlar; böyle bir yakınlığa dayalı takdirin yine ulusal çıkarlara yararlı olacak başka sorunları çözmekte yararlı olacağını hesaplıyor olabilirler. Böyle davrandıkları için onlara insafsızca yüklenmekten, yabancıya taşeronluktan satılmışlığa kadar varan suçlamalardan uzak durmak ve terazinin kefelerine neler konduğunu iyi düşünmek gerekiyor. Ancak, özellikle komşularla ilişkilerde işin püf noktası, komşunun gözüyle en yakından gördüğü ve yaşadığı, sizin davranışınızdır; bunun hangi ince hesaba ve sizin ne gibi bir uzak çıkarınıza yarayacağını pek bilmez, bilmek de istemez.
Dolayısıyla, komşuluk ilişkilerinde hesapların iyi yapılması ve davranışların iyi ayarlanması önemli bir koşuldur.
Ne yazık ki, Suriye’yle son ilişkilerde politika değişikliği, tıpkı Kaddafi’yle de olduğu gibi, bırakın yakın komşuyu, uzaktakileri bile şaşırtacak kadar ani, sert, kaba, kırıcı ve onur zedeleyici oldu.
İşin kötüsü, kırdığınızın, her gün yüz yüze gelmek zorunda kalacağınız komşunuz olmasıdır. Bundan sonra, ayıklayın bakalım pirincin taşını.
Yorum Gönder