Fazlası eziyet! - Güngör Mengi

Batı Çalışma Grubu, 28 Şubat’ın ameliyatını yapan savcıların seçtikleri başlangıç noktasıdır.
Buradan nereye kadar gidileceğini tahmin etmek kolay değil.
Ama “halk istedi” bahanesini zorlamanın inandırıcılığı yoktur.
Böyle bir mazeret, yanlış yaptığını görerek savunma mevzii kazan bir iktidarın kurnazlığı ile açıklanabilir.
Hele Deniz Feneri sanıklarına melek kanadı takan iddianameyi gördükten sonra yargının “Türk Milleti adına” karar verdiğine kimse inanamaz.
Uzun bir zamandan beri her konuda “lider ne derse o” oluyor!
Yine de temmuz güneşi gibi parlayan bir gerçek çıktı ortaya:
Türkiye artık askeri darbe istemiyor.
Halk anlaşılır biçimde bunu ortaya koydu.
Bu ülkede hiçbir askeri kalkışmanın, heves aşamasında kalsa dahi sorgusuz, takipsiz bırakılmayacağı artık kesindir.
Siviller için de askerler için de gereken ibret oluşmuştur.
O nedenle ister “ibret yaratmak” için olsun ister “intikam” için olsun meseleyi zorlamanın yararı yoktur.
Bundan fazlası eziyettir!

İyiye küçük bir adım

Son arama ve gözaltına alma kararlarının hayata geçirilmesi sırasında polisin evleri sabah karanlığında basmak yerine saat 8’e kadar beklediğine bakarak “acaba eleştiriler etkili mi oldu?” diye ümide kapılanlar görülüyor.
Evet, iyileşmedir ama AİHM’nin koyduğu kriterlere hâlâ cehennem uzaklığı var.
Yetmiş yaşını aşmış askerlere, kollarından sürüklenerek, yakalandıkları andan itibaren cezalandırıldıkları duygusunu mutlaka vermek mi gerekiyor?
İnsanları incitmek, itibarsızlaştırmak bir infaz yöntemi midir?
Türkiye artık, darbeler dönemini geçmişte bırakmış, demokrasisini garantiye almanın özgüveni ile davranan bir devlet olmalıdır.
Mesela şüpheliler iki gün polis gözetiminde tutulacak yerde, savcı ne zaman istiyorsa Adliye’de o zaman bulunmalarını sağlayacak birer davetiye alma hakkına acaba neden lâyık görülmüyorlar hâlâ ve ısrarla?
O zaman umutlanmak için daha iyi bir sebep bulabilirdik.
Hatta buradan yola çıkarak tutuklama tedbirinin de artık AİHM kriterlerine uygun işlemeye başlayacağını düşünür, hukukun üstünlüğü konusunda yeni bir başlangıç yaşayacağımızın hayalini daha güçlü olarak kurabilirdik.

Tutanaklar açıklansın

28 Şubat bir yakın tarih mahkemesinin konusudur. Milletin darbelere karşı tavrının simgesel değeri bu davada oluşacaktır.
İntikam duyguları, varılacak hükmü değersizleştirir.
Kanada’da üniversite hocalığı yapan bir Vatan okurunun dediği gibi MGK’nın 28 Şubat 1997 tarihli toplantısının tutanakları, gizliliği kaldırılarak halka açıklanmalıdır.
Madem ki “olağanüstü bir dönem” deniyor görüşmeler bu tespite hak kazandırıyor mu; sivil siyasetçilere baskı yapılmış mı, yoksa ikna ve rızaya dayalı kararlar mı oluşmuştur?
Mahkeme yetkilerin kötüye kullanıp kullanılmadığını araştıracaktır.
Araştırsın elbette. Ama 28 Şubat bir askeri darbe değildir. Döneme “olağanüstü” niteliğini kazandıran krize Anayasal bir zeminde çözüm aranması, çarelerin bulunduğunun zannedilmesi, sonuç olarak rejim krizinin değişime uğraması olayıdır.
Gerçekten zorlamaya gerek var mıydı?
Sivil siyaset daha demokratik bir çıkış bulamaz mıydı?
Cevaplar 28 Şubat MGK toplantısının tutanaklarında yazıyor.
Asıl hüküm kamu vicdanında oluşacaktır.
Açıklansın, görelim...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget