Fotoğraflarına bakıyorum da Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez birkaç yıl içinde ne kadar değişmiş.. Onunla birlikte “hadisleri konuştuğumuz ve kendisinin de ‘gerçek hadislerle uydurma olanları ayıklayacağız’ dediği” ikili bir televizyon sohbeti yapmamın üzerinden ancak o kadar bir zaman geçti, o günlerde sakalı yoktu, çağdaş bir din bilimci görüntüsündeydi, şimdi bıyıklarına karışan kırlaşmış sakalları var ve ne zaman gazetede fotoğrafı çıksa onu tanıyamıyorum.
Tabii ki kimsenin kararına karışılamaz ama acaba artık “sakallı olunca daha çok Müslüman göründüğünü” mü düşünüyor, yoksa o da “Hz. Peygamber’in sakalı vardı, sünnettir” görüşünde mi? Müslümanlığın çıktığı yıllarda tıraş makinesi icat edilmişmiydi ki diye düşünüyor insan.. Düşünürken konudan konuya ışık hızıyla geçiş yapma huyum sürüyor, bu konu nereden aklıma geldi, “Suriye ile savaşa girersek Türkiye’nin başına büyük çorap örüleceğini” defalarca yazmamıza, siyaset bilimcilerin ve hatta ABD’li yazarların uyarılarına rağmen hiç kulak asılmadan doludizgin tehditlere devam ediliyor da ondan.. Sakalımız olsa belki uyarılar dinlenirdi.
ABD’NİN BAŞARISIZ PLANLARI
Daha önce de “ABD Türkiye’yi kendi planları için Suriye ile savaşa itiyor, böyle bir hata Türkiye için felaket olur” şeklinde açıklama yapan ABD’li yazar Griffin Tarpley “Türkiye’nin savurduğu tehditlere” dikkat çekerek bir kez daha uyarmış. Diyor ki; “Suriye’de tampon bölge kurulması Türkiye’nin parçalanmasına yol açacak adım olur” .. Onun sözlerine gereken dikkati vermek için ise ABD’nin “kendisinin de kabul ettiği” Irak başarısızlığını, Afganistan’da Taliban’la ilgili yaptığı ve dev soruna dönüşen hataları hatırlamak bile yeterli..
Elbette Suriye komşumuz ve orada “bir diktatör yüzünden” binlerce insanın ölmesi son derece üzücü.. Ama işte bildiğiniz gibi diktatörlerin sınırı yok, iktidar gücü için her şeyi, insan canı almayı bile göze alıyorlar. Şimdi ABD “süre bitti” diyor, biz tehdit ediyoruz, ya bu müdahale yüzünden bizim insanlarımızın (zaten terör tehlikesi altında yaşayan gencecik askerlerimiz dahil) hayatı da tehlikeye girerse? Ya ülkemiz karmaşa içindeki Arap ülkelerine döner veya düpedüz parçalanma tehlikesi çıkarsa?
IĞDIR’DAN HATAY’A KÜRDİSTAN..
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş “Suriye’de de özerk Kürdistan oluşabilir, İran’da zaten Kürdistan eyaleti var, Irak bölünürse ‘bağımsız Kürdistan devleti’ kurulacak ve Türkiye’nin tüm güney sınırları Kürdistan olacak. Ortadoğu kaynayacak ve bu işler başka noktalara gidecek” diyerek hükümete “yeni anayasa için acele edin” mesajı veriyor. Daha açık nasıl söylenebilir, birinci soru.. Yeni anayasa metninin yazımı yakında başlıyor, Selahattin Demirtaş’ın acele ettiği konuya anayasada ne şekilde yer verilecek, ikinci soru..
Zira bence ABD’nin “Türkiye’yi Suriye ile savaşa sokma” planı da Demirtaş’ın söz ettiği Kürdistan konusuyla ve işi bu şekilde halletmekle ilgili.. Zaten Beşar Esad’ın “siz Suriye’nin iç işlerine karışırsanız ben de PKK’ya yardım ederim” sözü de var. Hepsini birleştirin, ne çıkıyor?
Siyaset bilimciler TV’lerde “ABD ve AB ülkeleri aktif olarak ortaya çıkmadan bizim öne çıkmamız yanlış” demekteler, madem ki Birleşmiş Milletler bu kadar kararlıdır, önce BM’deki diğer ülkeler asker göndersin, öncülük etsin, Türkiye ondan sonra işe karışsın. “Ortadoğu’da biz söz sahibi olalım” diye maceraya atlamayalım, pişman oluruz!
*****
ÇYDD gibi Deniz Feneri de ‘Poyrazköy’le birleşebilir mi?
Kapatılan Fazilet Partisi milletvekili ve HAS Parti Genel Başkanı Mehmet Bekaroğlu, Deniz Feneri iddianamesinde yapılan değişiklikler için; “Önce savcılar görevden alındı, haklarında dava açıldı, yeni savcılar ‘örgütlü ve nitelikli suç yok’ dedi. Bu dava ‘yargıya müdahale örneği’ olarak akıllara kazındı” demiş. Ki milyonlarca vatandaş bu sözlerin altına imza atabilir.
Deniz Feneri davasında maşallah yargı pek dikkatli şekilde ilerlerken Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği soruşturmasını yürüten, iddianameyi hazırlayan ve bu iddianamesi mahkeme tarafından kabul edilen Özel Yetkili Savcılık tam 16 ay önce mahkemeye gönderdiği klasörlerin 4 tanesini unutmuş.. Bir yanda her detayla yakından ilgilenip suçları silme olayı, diğer tarafta ülkenin eğitimde en önemli sivil toplum kuruluşunun “KLASÖRLER”ini unutmak..
Ve sonra da ÇYDD davası “Poyrazköy” davasıyla birleştirilmiş. Yer altında silahların bulunmasıyla ilgili, içine Kafes Eylem Planı, amirallere suikast gibi davaların da dahil edildiği bir “darbe hazırlığı iddianamesi” ve yanında ÇYDD.. Madem ki bu en alakasız işler yapılabiliyor, Alman yargısının “örgütlü ve büyük suç” dediği Deniz Feneri davası ile Poyrazköy’ü birleştirmeyi de düşünebilirler mi? Düşünemezlerse neden düşünemezler?
Yargı keyfi kararlar verirken bunları da halka açıklamak durumundadır, zira milli iradenin gerçekleri duyma hakkı var, bekliyoruz!
Yorum Gönder