AKP’nin Zamanlaması! - Özgen Acar

İngilizcede çokça kullanılan “zamanlama” olarak çevireceğimiz “timing” diye bir sözcük vardır. Bir konuda “zamanında” karar verme ya da bir işi uygulamada “zamanlamanın” önemini vurgulamada kullanılır.
AKP hükümetinin “zamanlamalarını” övmek gerekir. Örneğin doğalgaza zammın “zamanı” önemli… Bahar geldi, konutlarda doğalgazla ısınma ortadan kalktı. Sonbaharda yeniden kullanmaya başlandığında zam yapıldığı anımsanmayacak bile. Şu anda yalnızca elektriğe yapılan zammın etkisi hissedilecek.
Halkımız, 4+4+4 eğitim yasası yürürlüğe girmeden, Kuran dersleri ile taze beyinler yıkanmadan önce, Manisa Turgutlu’da ilkokulda “Caferilik” üzerine ders veren Caferi imamına karşı laiklik yanlıları “(…) cafer bez getir” bile diyemediler.
Çünkü şu anda “12 Eylül darbecilerinin yargılanması” gündemde… AKP, sorunların ortaya çıktığı anda “gündem değiştirmedeki” becerisi ile yine “zamanlama” başarısını bir kez daha gösterdi.
***
12 Mart’ın muhtıralı darbesinin ardından Cumhuriyet’te Nadir Nadi görevden uzaklaştırıldı. İlhan Selçuk işkence gördü. Toplamda 11 kişinin işine son verdirildi. Ben de Ankara’da istifa ettim. 12 Eylül darbesinin de nelere gebe olacağı 12 Mart’tan belliydi. Atatürk ilkelerinden adım adım uzaklaşıldı.
Sam Amca’nın “Bizim çocuklar” dediği darbecilere “Türk-İslam sentezi” denilen söylem doğrultusunda siyasa izletildi. Sağdaki partiler güç kazandı.
Kuzey Afrika’da “Arap Baharı” başlatılmadan önce Sam Amca “ılımlı İslam” tezini ortaya attı. Türkiye’deki “demokrasi” ve “İslam” birlikteliği Arap ülkelerine örnek gösterildi. ABD Başkanı Barack Husein Obama’nın “Beş adamımdan biri” dediği Recep Tayyip Erdoğan güç kazandı.
***
Günde ortalama beş kişinin anarşik olaylarda öldüğü günler, 12 Eylül darbesini yarattı. Darbeciler kendi anayasalarını ve yasalarını çıkardılar. Bu yasaların çoğu gündemde…
7 Kasım 1982’de yapılan halkoylamasında vatandaşlarımız demokrasi tarihimizde görülmemiş biçimde yüzde 91.4 oranında darbe anayasasına “evet” dedi. Bu darbe ile, bu anayasa ile, o yasalarla iktidar olanlar, bugün iki darbeciyi yargılıyor.
12 Eylül öncesinde birbirleri ile kanlı bıçaklı olanlar, karşılıklı kurşun sıkanlar iki gündür Ankara Adliyesi önünde darbecilere karşı birleşip gösteri yapmakla kalmıyor, davaya “müdahil” olmak için yarışıyorlar.
O günlerde “darbeyi öven” yazarlar, bırakın 5-10 yıllık zamanaşımı kavramını 32 yıl sonra bugün, Roma arenasında gladyatör karşılaşmalarında olduğu gibi ellerinin başparmaklarını aşağı doğru tutup infaz istiyorlar.
Bu yargılama, tıpkı oynaması için kedinin önüne atılan bir top gibi, AKP’nin kamuoyunu oyalamasından başka bir şey değildir. Ülkede iki günde bir zam yapılıyormuş… İşsizlik almış başını gitmiş… Dikkat ettiniz mi bilmiyorum! İlgililer her ay “ihracat artıyor” diye rakamları açıklıyor, yandaş basın göklere çıkarıyor. Peki, neden ithalat artışı, dış ticaret açığındaki makasın büyümesi haberleştirilmiyor?
Her olumsuz olayda AKP’nin ustaları kamuoyunun önüne bir top atma siyasasını başarı ile uyguluyor. Tıpkı Ergenekon davasındaki “zamanlama” gibi… Bir süre sonra, o yetmedi ikinci Ergenekon sahnelendi… O da yetmedi. “Balyoz” devreye konuldu… Aralarında Genelkurmay Başkanı’nın da bulunduğu, yıllarını PKK terörüne karşı mücadele ile geçirmiş komutanlar “terörist” diye hücrelere tıkıldı… Futbolda şike spor sayfalarından birinci sayfalara taşındı…
Ne zaman? Tam halkın sorunları gündeme geldiği ve Silivri’deki davaların heyecan yitirdiği anda AKP kurmayları yeni “yapay gündemleri” başköşeye başarıyla oturtuyorlar.
***
Bülent Arınç, TBMM Başkanlığı gibi 2. adam koltuğundan Başbakan’a yardımcı konumuna indirildi. Milli Eğitim Bakanlığı da yapan Hüseyin Çelik’ten “kırmızı plakalı” makam aracı alındı AKP’de “parti sözcülüğü” ile geri hizmete çekildi. Ama biri hükümet içinde, ötekisi partide “zamanlama” konularında önemli eşgüdüm ve işbirliğini başarıyla gerçekleştiriyorlar.
Siz zannediyor musunuz ki yoğun koşuşturma içindeki Başbakan yazılı konuşmalarını oturup kendisi hazırlıyor. Bu konuşmaların, bu “eşgüdüm” ve “işbirliğinin” sonucu olduğu göz ardı edilmemelidir.
Başbakan son grup toplantısında, Cumhuriyet gazetesinin savaş yıllarındaki birinci sayfasının birebir boyundaki bir resimle çıkıp CHP’nin geçmişini “Hitlerci” yaptı. Kendisine yüzde 50 oy verenlerin önlerine yeni bir top atıldı. Oysa Hitlerci dediği İsmet İnönü 2. Dünya Savaşı’nda ne Hitlerci, ne Çörçilci, ne de Ruzveltçi idi. Atatürk ilkelerine bağlı tarafsız bir cumhurbaşkanı idi.
Acaba Başbakan 4 Mart Çarşamba günkü Sözcü gazetesinin 1. sayfasını da büyütüp TV kameralarının önüne çıkabilir mi? Sözcü, Başbakanı tepetaklak olan Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Sudan diktatörleri ile el sıkışırken, öpüşürken gösteren resimlerini birinci sayfasına taşımıştı.
***
Yabancı basında Erdoğan’dan övgü ile söz eden yazılar basınımızda birinci sayfadan boy gösterirdi. Şimdilerde ise ya iç sayfalarda bir iki sütunluk haberlere dönüşüyor ya da hiç kullanılmıyor. Çünkü yabancı basında övgünün yerini yergiler almaya başladı:
Amerika’nın ünlü dergisi Nev Yorker’da Dekster Filkins iki yazı yayımladı. Erdoğan’ın “bazı olumlu işler yapmakla birlikte Türkiye’yi tıpkı Putin’in Rusya’sındaki gibi tek parti demokrasisine benzettiğini” yazdı ve ekledi: “Gazetecileri tutuklamaya başladığında, özgürlük dışarıdakiler için de daralmaya başlar!”
Bu yazılar üzerine “National Public Radio” Filkins ile söyleşi yaptı. Yazar, radyoda özetle şunları da söyledi:
“ Beyaz Türkler laik… 1923 modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vârisleri. Hükümet 1923’ten 2002 seçimlerine kadar onların elindeydi. Erdoğan kesinlikle çok siyah bir Türk… Son 5 yıl içerisinde tutuklanmış 700 kişiden söz ediyoruz. Parlamenterler, generaller, üniversite rektörleri, yardım kuruluş yöneticileri, gazeteciler, televizyoncular; 100’den fazla gazeteci şu an cezaevinde… Bence şu an Türkiye’nin hali harap… Şu an Türkiye çok fazla polis devleti durumunda… Çünkü insanlar korkuyor…”
İngiliz Financial Times gazetesindeki iki yazarın “Daha gaddar bir yönetim” başlıklı yazısında “Basına baskının uygulandığı, siyasal rakiplerin yargılandığı davalarda usulsüzlükler yaşandığı, İran ve Çin’dekinin toplamından daha fazla gazetecinin hapiste olduğu” vurgulandı.
Nev York Times’ın başyazısı ise şöyle sona eriyor: “Sayın Erdoğan, meşru biçimde bir liderlik rolü iddia edebilir. Ancak kendi demokrasisini güçlendirirse güvenilirliği artar!”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget