Ağlanacak halimize zil takıp oynuyoruz - Levent Kırca

Büyüklük makamla, parayla, pulla olmaz. Büyüklük hoşgörüdür. Büyüklük; vatan sevmek, insan sevmek ve dinimizin de buyurduğu gibi, canlıya işkence etmemektir. Hele öğretmenlerimize işkence, en büyük günahtır. En büyük halkımız, başka büyük yok. Yoksa tuvalette de var; küçük, büyük

Yeni bir oyuna başladım, ismi “AZINLIK”. Yer yer çok komik, yer yer çok sert.. Yerse. Henüz sekiz oyun oynadım. Benim için adeta sekiz oyunluk bir bebek, oyunum. Pek çok şeyi dile getirdiğim ve bunları cesaretle söyleyebildiğim için hoşuna gidiyor insanların. Bir bakıma insanların içindekini, söyleyemediklerini söylüyorum. Turnedeyim ve ilgiden anladığım kadarıyla uzun sürecek turne. Tek başıma oynuyorum ama masal ya da fıkralardan oluşmuyor oyun. Allahına kadar gerçekleri söylüyorum korkmadan. Tv’de susturulduk, programımız yayından kaldırıldı, inandıklarımı bildiklerimi şimdi tiyatroda söylüyorum.

Ekip, tekniğiyle birlikte 12 kişi. Sahnede ise 3 oyuncu arkadaşım var. İyi oyuncular bunlar. Ama onları konuşturmuyorum. Ha bire kostüm değiştirip, değişik kostümleriyle bol bol antre yapıyorlar. Onların yerine de ben konuşuyorum. İlginç bir durum çıkıyor ortaya. Hem oyun statik olmaktan kurtuluyor, hem de bir hareket kazanıyor.

Daha sekiz oyunda duymuş seyirci duyacağını. İstek telefonlarının ardı arkası kesilmiyor.

“-Bizim şehrimizde / kasabamızda da oynar mısınız?”

-Oynarız.

Salondaki seyirci oyunun nabzı. Türkiyenin bugünkü durumuna yürekleri yanıyor, hem de ne yanmak. Gelen reaksiyonlardan anlıyorum bunu. Hep birlikte ağlıyoruz, gülüyoruz memleketin haline. Gerçekleri dillendirdiğim ve de iyi bir oyun çıkarttığım için mutluyum.

Neden devlet büyüğü

Hükümetin üst düzey yöneticilerine neden “Devlet Büyüğü” denir? Bu büyüklük nereden gelir? Büyük denilen bu insanlar gerçekten büyük müdür? Bunlar büyüklüklerini, sorumluluklarını müdrik midir?

“Büyük” sözü çok iddialı bir söz. Fiziksel büyüklüğün dışında, büyüklük: Olmuşluk; ermişlik; erdem sahipliği; hoşgörülü olmak; kültür sahibi olup da bu kültürle ona buna caka satmamak; bağışlayıcı olmak; dostları unutmamak; küçüğü-büyüğü kollamak; sevgili ve saygılı olmak; paraya pula değer vermemek ve insana değer vermek.

Bu niteliklerin hangisi devlet büyüklerinde var? Bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum demiş peygamberimiz. Peygamberimiz öyle demiş ama en kutsal varlıklarımız öğretmenlerimiz, yan yana gelmiş 4’lerden oluşan molla yetiştirme sistemine karşı yürüdükleri için coplandılar, gaz sıkıldı yüzlerine, panzerlerden boyalı su fışkırtıldı, sürüm sürüm süründürdüler İzmir asfaltlarında öğretmenlerimizi. Devlet Büyüğümüz Başbakan’ın vicdanı sızlamadı. Gerçek büyüklerimiz öğretmenlerimize uygulanan bu şiddet karşısında, “Polis görevini yaptı” dedi Başbakan.

Anamız ağladı, analarımız tabut başlarında saçlarını yoldu yitirdikleri evlatları için. Altmış yıldır ben de bu ülkede yaşıyorum. Hiç bu kadar “Ana” ağlamamıştı. Gerçek büyüklerimiz analarımızı, cennetin ayaklarının altında olan analarımızı, Devlet Büyüğümüz Başbakan “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyerek bir kez daha ağlatmadı mı? Paralılar paraları ödeyip şehitlik mertebesinden tüyerken; ölen fukara gençler, gerçek büyüklerimiz değil mi? Bu düzeni kurgulayan, milletin anasını ağlatan, Devlet Büyüğümüz Başbakan değil mi? Okumuş, kendini yetiştirmiş, kitap kurdu olmuş insanlar az mı büyük? Mürekkep yalamışlık; okuyarak dirsek çürütmüşlük az birşey mi? Bilgisiyle bilgilendiren, kitleleri aydınlatan bu insanlar için dememiş mi peygamberimiz, “kulunuz köleniz olurum” diye? Peki Devlet Büyüğümüz Başbakanımız ne buyurmuşlar; “Ben okumadım, okuyanların halini görüyorsunuz. Ben okumadığım halde Başbakan oldum, büyüdüm büyüdüm Devlet Büyüğü oldum. Sadece Devlet Büyüğü olmadım, ekonomik olarak da dostlarımla beraber büyüdüm. Okumasanız da olur” demedi mi buyruğunda?

Büyüklük makamla, parayla, pulla olmaz. Büyüklük hoşgörüdür. Büyüklük; vatan sevmek, insan sevmek ve dinimizin de buyurduğu gibi, canlıya işkence etmemektir. Hele öğretmenlerimize işkence, en büyük günahtır. En büyük halkımız, başka büyük yok. Yoksa tuvalette de var; küçük, büyük. Fiyatları da farklı farklı. Ben gerçek büyükleri; fındık ile, fıstık ile, badem ile beslerim.

Oyuna çıkarken

Sahneye girmeden dua ederim; gelmişime geçmişime ve de ustalarıma. Duam bitmeden de antremi yapmam. Bitince bismillah derim ve başlarım oyunuma. Ben bu duaları Türkçe okuyorum. Türkçe okuduğum için yerine ulaşmıyor mu yoksa? Şimdi beni de kuşkuya düşürdüler; her şeyi bilen yüce rabbimizin Türkçe bilmemesi mümkün mü? Diyanet işleri başkanımıza soruyorum, ben Türkçe duaları boşuna mı okuyorum?

Şehit olmak isteyenlere müjde

Hükümetimiz de, artık bazı iş ve meslek kollarındaki kişilerin şehit olabileceklerinin müjdesini verdi. Artık hükümet şehit olabilecekler için bir liste hazırlıyor. Parayı bastırıp askerden kaçtığınız için üzülmeyin. Size bu fırsat, bu imkân hükümetiniz tarafından sağlanacak.

Ben müslüman bir ailenin çocuğuyum. Annem ramazanlarda eve hoca çağırıp hatim indirirken, hocayı Kuran-ı Kerim’den takip ederdi. Hoca yanlış yaptı mı düzeltirdi onu. Herhangi bir satırı atladı mı uyarırdı. Ben de iyi bir müslüman olduğuma inanıyorum ve Allah’ın her dilden ibadeti kabul ettiğine de inanıyorum. Ayrıca dinin kimsenin tekelinde olmadığına da inanıyorum. Bugüne kadar kimseye eziyet etmedim. Polisle halkı karşı karşıya getirenler, insanların elinden özgürlüklerini alanlar, yetim hakkı yiyenler, insanlara eziyet edip ah alanlar ve anamızı ağlatanlar düşünsün.

Olaylar doruk noktasında

Oyunum “Azınlık”a turnede, halk ve gençler koşa koşa geliyor. Valiler, kaymakamlar, açıkçası “Mülk-i Erkan” gelmiyor. Belki de gelemiyor. Belki de orada gözükmek istemiyor.

Biga Üniversitesi’nde konuşmacıydım iki gün önce. Salon hınca hınç doluydu. Bir tek profesör vardı, diğer konuklar öğrencilerden oluşuyordu. Çoğu kızımızın da başı örtülüydü üstelik. Ama okul yönetiminden bir kişi dahi yoktu. Zira okul ele geçirilmişti. Beni dinleyen o profesörün de defterini dürmüşler. Savaşta düşmeyen Çanakkale ve Biga, özellikle Biga, bu kez düşmüştü.

Televizyonlarda durum

Durumu müdrik bazı gazetelerin dışında bu yazdıklarım çıkmıyor, çıkamıyor. Devletin televizyonları ve diğer yandaş kanallarda millet, şakkıdı şukkudu oynuyor. Pop müzik yıldızlarımız, starlarımız, megalarımız gaflet uykusunda. Şık giysileriyle kendilerinden küçük ya da büyük sevgililerini kucaklayıp “Drink” yapıyor. Pembe lüks otomobillerinde tozpembe yaşıyorlar. Gençlerimiz de onlara alkış tutuyor ve “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasını izliyor. Bir köpek yarışmanın birincisi olmuş. Bir karikatür gördüm geçen. Bu birinci gelen köpek de şaşmış bu işe, şöyle diyor: “Yakında bunlar beni milletvekili de seçerler”.

Eskiden ağlanacak halimize gülerdik, şimdi zil takıp oynuyoruz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget