İLK bakışta gereksiz ve anlamsız gözüken bir tartışmadan kalkarak gerekli ve anlamlı bir sonuca varmak pekâlâ mümkündür.
Sorun şu: BDP milletvekili Sayın Leyla Zana Meclis kürsüsünde yemin okurken “büyük Türk milleti önünde” diye mi okudu, yoksa “büyük Türkiye milleti önünde” mi dedi?
“Rivayat” muhtelif: Kimi öyle dedi, diyor, kimi böyle.
İçtüzüğe göre, nasıl yazıyorsa öyle okunmalıymış. Başkan “dikkat etmedim” diyor. Dikkat etseymiş, yeniden okutması gerekirmiş. Sayın Zana ise, “Ben tüzüğe uydum, fakat Türk yerine Türkiye dedim; ancak bir kasıt yok, bir planlama değil, bilinçaltının bir oyunu. Başkan da tekrar istemeyince yerime geçtim” demekte.
Akillik etmiş, olayı büyütmemiş.
İyi de etmiş. Yalnız, “bilinçaltının bir oyunu” demesi üzerinde biraz durmak gerekiyor. Demek ki, “Türk milleti” demek istemiyor. Ama, “Türkiye milleti” demekle aynı şeyi söylemiş olmuyor mu? Çünkü, bizim anayasa, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bir bütün olduğunu söylüyor, her “ulus devlet”te olduğu gibi.
Devletin resmi adı “Türkiye Cumhuriyeti” olsa da resmi kuruluşlarda ve temaslarda çoğu zaman “Türkiye” diye geçer. Bizim hukukumuza göre ve uluslararası ilişkilerin her türünde, özellikle ulus devletlerde bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlananların tümü, o devletin ve ülkenin “ulus”unu oluşturur. 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu, yani anayasası 88. maddesinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla Türk ıtlak olunur” demekteydi. O metin 1945’te Türkçeleştirilince, “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir”e dönüştü. 1961 Anayasası’yla hâlâ tartışma konusu olan şu metin geldi: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
Aslında “ıtlak olunur, denir” gibi “ötekilik” kavramını akla getiren ve Türklük sanki lütfen verilmiş bir sıfat ya da statüymüş gibi anlaşılabilen sözcükler yerine tam eşitlik olsun diye herkesi kucaklayıcı bir anlatımla kaleme alınan o metin, tam tersine, zorbaca bir ırkçılık sayıldı bazılarınca. “Türkiye devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olanlar Türk ulusunu oluşturur” gibi bir anlatım kullanılsaydı, hukuk açısından daha doğru olurdu belki.
Peki ama, hep birlikte bir ulus olmak çok mu kötüdür?
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder