Bu zavallılar gazeteciyse... - Mustafa Mutlu

Biliyorum; yukarıdaki başlık yarım kaldı... Hani herkesin tahmin edebileceği gibi, “O zaman lütfen anneme gazeteci olduğumu söylemeyin” diyeceğim ama... Zaten söyleyemezsiniz. Çünkü o bir süredir, aramızda değil, gökyüzünde!
Ya da cümleyi, “O zaman ben gazeteci değilim” diye bitireceğim... Bu da olmaz; çünkü o zaman “Nesin” diyeceksiniz!
Gelelim beni mesleğimden bu kadar soğutan ve umudumu iyice karartan olaya:






***


CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP’li hukukçu milletvekili arkadaşlarıyla ve eşiyle birlikte önceki akşam Ankara’daki bir balık restoranına gitmiş...
Yemek yemişler, gündemdeki konuları tartışmışlar.
Daha masadan kalkmamışlar ki, bazı televizyonların kendileri hakkında bir “son dakika haberi verdiğini” duymuşlar... Haber şöyleymiş:
“Flaş... Flaş... Flaş... Ankara’da gizli yemek! CHP’nin hukukçu milletvekilleri, Ergenekon eski Savcısı Nadi Türkaslan’la şu anda yemekte... Neler konuşuyorlar? Azzz sonraaa!”
CHP‘li vekiller kendilerine iletilen bu haber üzerine ne yapacaklarını, hatayı nasıl düzelteceklerini şaşırmışlar.
Çünkü masada Nadi Türkaslan diye biri yokmuş...
O sırada evinde televizyon izlemekte olan Nadi Türkaslan’a da iletilmiş haber...
O da gülmekle yetinmiş... Çünkü yapacak bir şey bulamamış!
Meğer olay neymiş biliyor musunuz?
Bu haberi dinci kanallara ve televizyonlara uçuran “minik kuş” beyefendi, Emine Ülker Tarhan‘ın eşi ve Yargıtay üyesi Umur Tarhan’ı, Nadi Türkaslan’a benzetmiş...






***


Sonra ne mi olmuş?

Televizyonların yediği halt yetmemiş; dinci bir gazete de gecenin o saatinde manşetini değiştirerek bu asparagası büyütmüş...
Bu komedi üzerine, durum Emine Hanım’a sorulmuş ve o da şunları söylemiş:
“Gizlice görüntülerimiz çekilmiş. Dışarı çıkan arkadaşlara sormuşlar, ‘Yanınızdaki Nadi Bey mi’ diye... Onlar da ‘Değil’ demiş... Nadi Türkaslan’ı eşime benzetmişler. Bir ihbar mı yoksa teknik takip mi yapılıyor, izleniyor muyuz bilmiyorum. İzliyorlarsa da zaten şaşırmam. Daha önce de benzeri şeyler yaşandı. Eşimle ve milletvekili arkadaşlarımla yemek yemem bile şaibeliymiş gibi gösteriliyor. Vahim olan da bu zaten. Böyle yanlış anlaşılmalar olabilir elbette, medyaya yanlış gidebilir. Ancak tüm bunlar, birilerini yıpratmak için yapılıyor. Nadi Türkaslan’ı hiç tanımıyorum. İyi bir savcı, ilkelerine bağlı birisi olarak biliyorum. Bizim üzerimizden bu arkadaşımızı yok etmeye çalışıyorlar. Kendisini meslekten ihraç etmek için veri topluyor olmalılar. Benim adım geçmiş, şu olmuş, bu olmuş önemli değil. Ancak yargıda dik duran insanların sindirilmesi, istifaya veya emekliliğe zorlanmaları vahim bir durum...”






***


Bunun adı gazetecilik değil, tetikçiliktir...
Ve ne yazıkçı gazeteci olduklarını söyleyip, bir de ceplerinde basın kartı taşıyan bu tetikçiler; mesleğimizin anasını ağlatmaya devam ediyorlar...
İşte bu yüzden açık açık söylüyorum:
“Bu zavallılar gazeteciyse...”
Devamını siz yazın!






*****


TUHAFLIK!

Teğmen Mehmet Ali Çelebi‘yi hatırlıyor olmalısınız... Hani; Ergenekon davası kapsamında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 33 ay tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilen... Ve yaptığı savunmalarla yurtseverlik dersi veren Teğmen!
Tahliye edildikten hemen sonra kendi isteğiyle Bingöl’e tayin edilmiş ve terörle aktif mücadeleye kaldığı yerden başlamış...
Savaş helikopteri pilotu olduğu için, Kobra helikopterleriyle terör operasyonlarına katılmış...






***


Bu nasıl “terörist” ki, terör örgütüne bomba yağdırıyor?
Terörist değilse; o zaman neden 33 ay boyunca cezaevinde yatırıldı?
Bu işte bir tuhaflık yok mu?






*****


Günün Sorusu

Sağlık sektöründeki sorunları çözmekle övünen iktidar, aile hekimlerinin yazdığı her bir reçeteden 3 lira katılım payı alınmasını kararlaştırmış... Sorum bu kararı alanlara:
Reçeteyi yazmak için kalem de kullanılıyor... Kalem için de katılım payı almayacak mısınız?






*****


Sorumsuz gazetecilik!

Habertürk Gazetesi dün kocası tarafından sırtından bıçaklanmış bir kadının fotoğrafını sürmanşetine taşıdı.
Hem de dokuz sütuna!
Fotoğrafta, yarı çıplak bir kadın, kanlar içinde yerde yatıyordu ve sırtında kocaman bir ekmek bıçağı vardı!
Habertürk bu fotoğrafı, “Kadına şiddette son nokta” başlığıyla veriyordu ve sözüm ona şiddet karşıtı bir tavır almış gibi görünmeye çalışıyordu ama...
Hiç kimse; yazılanları okuyamadı!
Çünkü fotoğraf dayanılacak, bakılacak gibi değildi...
Kısacası; Habertürk dün o fotoğrafı, mozaiklemeye bile gerek duymadan yayınlayınca, en az o bıçağı saplayan koca kadar tepki gördü! Ve inanılmaz bir “gazetecilik cinayeti” işledi!






***


Gazetecilik, sorumluluk gerektiren bir meslektir.
Tek bir haberle ya da fotoğrafla kitleleri meydanlara dökebilir, ya da milyonlarca gencin ruh sağlığını bozabilirsiniz.
Gerçekten şiddet karşıtı olan her gazeteci, şiddetin “bulaşıcı bir hastalık” olduğunu da bilir.
Bu yüzden intihar haberleri fazla büyütülmez, kanlı fotoğraflar yayınlanmaz.
Habertürk dün bu kurallara uymayarak Türk basın tarihine, “en sorumsuz gazete” olarak geçti!

Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget