Ankara’da Adalet Bakanlığı ile pek çok yabancı hukuk kurumlarının önünde “Adalet Heykeli” yer alır. Bu heykel gerçekte bir Yunan tanrıçası olan “Themis”tir.
Bir elindeki “kılıcı” adaletin verdiği cezalarla suçları önleyiciliğini, öteki elinde dengede duran “terazisi” de hukukun ve düzenin koruyuculuğunu anlatır. Bağlı gözleriyle hukukun tarafsızlığını, bağımsızlığını simgeler.
“Themis” antik Yunan’da “tanrısal hukuk”, günümüzde ise “hak hukukun herkes karşısında eşitliği” anlamına gelir; “bakireliği” ise “tarafsızlığını, bağımsızlığını” vurgular. Karşıtı “Nemesis” ise “adalet için intikamı uygulayan” acımasız bir tanrıçadır.
Adalet Bakanlığı ile Yargıtay’ın simgelerinde “Themis”in kendisi değil, yalnızca “kılıç” ve “terazisi” yer alır. 2-3 bin yıllık hukuksal inanç, bu kurumlarımızın simgelerine de yansımıştır.
***
Hakkâri’de 24 şehide Türkiye’nin kan ağladığı bir ortamda Alman mahkemelerinin “Suçlular Türkiye’de” dediği “Deniz Feneri” sanıklarının, “tutuklulukları” kaldırıldı!
Önce İçişleri Bakanlığı “köstebek” rolünü üstlenerek sanıkların kanıtları perdelemesine olanak sağladı. Ardından “tutuklama kararı” veren savcılar görevden alındı. 102 gün tutuklu kalan yedi sanık, “Kaçma olasılıkları yok. Kanıtların büyük bölümü toplandı. Tutukluluk cezaya dönüşmesin!” gerekçesiyle tahliye edildiler.
***
Gelelim “Ergenekon” ve “Balyoz” davaları sanıklarına… Koskoca generaller, amiraller üniformalarını çıkarıp paşa paşa savcılığa gelmediler mi? Kanıtlar toplandığına göre tutuklanmalarına gerek var mıydı? Kaçacak olsalardı neden kendi ayakları ile geldiler? Ayrıca, hangi Türk subayı şimdiye kadar kaçmıştır?
Ergenekon’dan bir örneği de Mustafa Balbay’dan verelim! 102 gün “tutuklu kalmaları cezaya dönüşmesin” diye tahliye edilen “Deniz Feneri” sanıklarına karşılık Balbay’ın tutukluluğu gelecek ay 1002 gün olacak.
1 Temmuz 2008 sabahı gözaltına alınırken evi de arandı, bilgisayarına el konuldu. 5 Temmuz’da “tutuksuz” yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kaçmadı. Paşa paşa gazeteye gelerek yazılarını yazdı.
Balbay, sekiz ay sonra 5 Mart 2009 Perşembe günü, 2. kez gözaltına alındı. 6 Mart’ta mahkemece hükümeti düşürmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklandı. Üstelik 240 gündür “hücre”de…
Birleşmiş Milletler İşkence Özel Yazmanı Juan Mendez salı günü Genel Kurulda yaptığı konuşmada dünyaya özetle şu çağrıda bulundu: “Hücre cezası uygulamalarına son verilmelidir.
Bu cezalar işkenceye dönüşmektedir. 15 günden fazla hücre cezaları yasaklanmalıdır.”
Balbay ve benzeri durumdaki sanıklara, bırakın “tutukluluklarının cezaya dönüşmeden kaldırılmasını”, üstüne üstlük Türkiye’nin de üyesi olduğu BM’e göre “hücre uygulaması ile işkence” ediliyorlar.
Şimdi gelin de Adalet Bakanlığı önündeki “Themis” heykeline, Bakanlığın ve Yargıtay’ın simgelerindeki “kılıç” ve “terazi” için “tarafsız, bağımsız yargıyı temsil ediyorlar” deyin!
AKP hükümeti bu simgeyi “Themis” yerine “Nemesis” heykeli olarak değiştirmelidir.
Cumhuriyet PKK Sözcüsü mü?
“Cumhuriyet” gazetesi “Türkiye Cumhuriyeti’nin (TC)” en eski gazetesidir. Atatürk ilkelerinden, hukuktan, bağımsızlıktan, insan haklarından, demokrasiden yanadır. Terörün her çeşidine ve diktalara daima karşı çıkmıştır.
12 Mart muhtırasına karşıtlığı başta Nadir Nadi olmak üzere 11 kişinin uzaklaştırılmasına yol açmakla kalmamış, İlhan Selçuk’a Ziverbey Köşkü’nde işkence yapılmıştır. 12 Eylül darbesinde de gazete güç günler yaşamıştır.
1984’te başlayan PKK terörüne karşı, o günden beri TC’nin bütünlüğü için bayrak açanların başında gelmiştir. Ne var ki TC’nin Başbakanı, hükümetin son Hakkâri olaylarındaki basiretsizliğini kamuya yansıtmamak için “ulusal çıkarlar” şemsiyesi altında dolaylı “sansür” uygulamak ve baskı yapmak amacıyla gazete patronlarını bir toplantıya çağırdı.
Bu toplantıya sanki TC’ye karşı PKK’den yanaymış havasında Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık gazeteleri ile bazı TV kanalarının yöneticileri çağrılmadı. Bu davranışıyla AKP hükümetinin başı hangi yolda olduğunu ortaya koymuştur.
Dünyanın her köşesinde terörün amacı, ülkede kargaşa yaratıp halk arasında korku salıp filizlenip hedefe ulaşmaktır. PKK terörü de 1984’ten beri aynı hedef uğrunda inatla ilerlerken iki yıl önce AKP’nin açılımı ile şımarmasını da Çukurca saldırısı kanıtlar.
Artan terör, her geçen gün her ilde toprağa verilen şehitler “ulusal çıkarlar” ile perdelenemez. İzmir başta olmak üzere halkın sokaklara dökülmesi de bunu doğrular.
Çukurca baskını ve 24 şehit olayından sonra bazı gazeteler, faturayı yerlerinden ayrılan 7-8 “kolcuya” çıkardılar! Eğer TC’nin güvenliği 7-8 kolcuya kaldıysa, çoktan ölmüşüz, demektir!
***
Tanrısından rahmet dileyeceğimiz Tenzile Erdoğan’ın ölümünden sonra gazetelere çarşaf çarşaf “başsağlığı” ilanları ile yalakalığın doruğuna çıkan işadamlarımız 24 şehidin ardından ne yaptılar?
Yoksa bu konuda ilan vermek de “ulusal çıkarlara” ters mi düşüyor? Uygar bir davranışla şehitler için başsağlığı ilanı veren “Delmar Şirketini” kutluyoruz.
***
Kimi gazeteler de Çukurca’nın faturasını İsrail’e, Suriye’ye çıkardılar. Gerçekte doğru tanıyı AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Avrupalılara seslenerek “Son 10 yılda tek bir PKK’liyi bile geri vermediniz!” sözleriyle koydu.
ABD ve AB’deki pek çok ülkeye göre lafa gelince “PKK bir terör örgütü”! Ama uygulamada Türk Emniyeti’nin uluslararası polis örgütü “Interpol” aracılığı ile istediği PKK’li teröristlerden, PKK’nin kasası olarak bilinen kişilerden hangisi Türkiye’ye geri verildi?
Terör örgütü PKK’nin sözcüsü ROJ televizyonu hâlâ Danimarka’da yayınları ile kışkırtmalarını sürdürüyor. Bu yayınları görmezden gelen Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (KAAÖ) Genel Yazmanı olmadı mı?
Onun yönetimindeki Türk askeri de Afganistan’da “teröre” karşı görev yapmıyor mu? Türkiye bununla yetinmeyip PKK’nin silahlarının mali kaynağını oluşturan “afyon-eroin” kaçakçılığı konusunda başarılı çalışmalar yapmıyor mu?
PKK, bu yolla Avrupa’da insanları zehirlerken bu yolda tutuklananlar da Türkiye’ye teslim edilmiyor. Sonra da İngiliz The Times gazetesinden Sean O’Neil, Afganistan çıkışlı “afyon-eroin” ile mücadelede Türk Emniyeti sayesinde İngiltere’ye 6 aydır uyuşturucunun girmeyişinden övgüyle söz ediyor!
Özgen Acar/Cumhuriyet
Yorum Gönder