Zorlama Bayram - Şükran Soner

Zorlama Bayram
Bildim bileli bayramlarda, İstanbul’un değişen sokak yüzlerini de izleyerek, tatile gitmeyenlerin bayram günlerini sizlerle de paylaşmaya çalışırım. Televizyon ekranları hiç bu kadar baymamış, zorlama da olsa bayram gülümsemesini yüzlerine takmaya çalışanların içlerini bu kadar karartmamışlardı. Bayram geleneklerinin bozulmasından hoşnutsuz söylemlerle siyaset yapan iktidarlarının on yıllık icraatları, kurumlaşmaları sonrasında, ustalık döneminde bayramın bayram gibi kutlanmasında katlanan bilişim teknololjisi kullanılarak, ortak mesajlarla gönderilen, mektuptan çok daha ruhsuz bayram tebrikleri. İktidarlarının bayramı bayram gibi, geleneksel kutlama sözlerine ne oldu?..
Bayram günleri, günün yaşam, çalışma koşullarının da zorlaması tatil işkenceleri kaçınılmaz, İstanbul trafiğini hep ziyaretlerin yığıldığı sınırlı saatler dışında rahatlatırdı, ama bildik merkez, ucuz bayram günü geçirilebilecek alanlar dolup taşardı. Yarını bilmemem ama dün de ilk kez abartılı bir tenhalık gördüm. Oysa iş yaşamı, yol parasının bile sorun olması bağlantılı kent merkezlerine gelemeyen yoksul ama dindar çoğunluk, sahiplerince terk edilmiş bu alanları doldurmayı hep sevmişlerdir. Önce “Dindarlar iktidarlarında epeyce zenginleşip sınıf değiştirdiler, hem daha çok tatile gidebiliyor hem de paralı dolaşacakları mekânları seçebiliyorlar” düşüncesine takıldım. Sonra bindiğim otobüsü ücretsiz sanıp öfkelenen bir yolcu ile bir başka gerçeği anımsadım. “Malum iktidarlarının ilk yıllarında ulaşım araçları, otobüsler çoğunlukla kamu malıydı. Bayramda ücretsiz olunca başta çocuklar, kalabalık aileler aktarmalı, uzak mekânlara gidip gelmeye bayılıyorlardı. İktidarlarının özelleştirme politikaları sayesinde ortada kamu ulaşım aracı mı kaldı ki, bayramda bedava müjdesinin fazlaca bir anlamı olsun?..”
Gidemedim, yeni Kadıköy metrosu örneğin dolup taşmıştır... Artık toplumumuz, gelişmemişi de olsa hâlâ demokratik bir düzende yaşadığımızı yaşam alışkanlıkları ile unutuveriyor. Başbakanımız yasa yapılmasından ülke yönetimine, yaşamın her alanına yönelik talimatlarını verirken, “Bayramda ücretsiz olacak” deyiveriyor. Hadi bu siyasi şirinlik boyutu ağır basan özel bir karar. Aynı konuşmasının içinde PKK terörü, Suriye gelişmelerine ilişkin yayın, haber ve yorumları ele alarak, onay vermediklerine tepkisini ortaya koyarken, haberi, programı yapanı muhatap bile almayacağını, patronlarına fatura keseceğini ilan etmekte bir sakınca görmüyor. ABD-AB siyasi iktidarları için 2. sınıf statüsünde kullanılacak stratejik ortak yaklaşımları geçerli değilse, gerçekten, rejimi, demokrasisi, insan hakları, basın özgürlüğü önemsenen ülkeler katında olabilsek, tek başına bu söyleme siyasal tepki gelmesi gerekmez miydi?
***
İç bayıltan televizyon eğlence programlarında, bizden birkaç kuşak genç sanatçılar bile, kendi çocukluklarının bayramlarını özlemle anımsamıyorlar mı? “Bizim çocukluğumuzun bayramlarının güzel günleri bir daha geri gelmeyecek” diyerek, bize göre tadı tuzu kaçmış 1980’li yıllara, sonralarına bile nostalji yapıyorlar ya... Bayağı içim sıkılıyor. Zaten habercilik olarak kısırlaştırılmış haber, program saatlerinde, konukları olan, bayram gülümsemesi zoraki de olsun gitmesin isteyen evlerde, hemen kanal değişikliği ile bir başka iç bayan eğlence programına kaydırmaca yaşanıyor. Dün bu yazının yazılmaya çalışıldığı saatlerin son dakika haberi, PKK terörü ürünü yeni iki şehitle ilgiliydi. Suriye’de bayram günleri soluklaması bile verilmeden, karşılıklı kan dökülmesi eylemleri, çatışmalardan yenileri, eski olup bitenleri unutturmak üzere taze gündemimize giriyordu...
İslam dünyasının geriye yuvarlanışı, mezhepler, ırklar üzerinden kanlı iç çatışmaların batağında sürüklenmesinin, bayram günlerine en olumsuz yansımalarının haberleri peş peşe. Arap baharları ile umut bağlanan insan hakları, demokratikleşmeye doğru açılımların yerine, giderek geriye çekilen farklı şeriat yorumları ile beslenen diktatörlükler, mezhepler üzerinden en kuralsız savaşlarla siyasi iktidar olma çabası verirlerken, gözler kararmış, kanlanmış, ahlak dininin tek kitabı Kuran’ın, İslamın değerleri ayaklar altında...
Ne trajik değil mi? Suriye’de Esad karşıtlarının kaçırdıkları bir kişinin aşireti, Lübnan’da kaçırılan üyesini kurtarmak üzere birilerini kaçırıyor. İçlerindeki Türk’ün, Türkiye’nin Suriye’deki Sünni isyancılara tek yanlı destek verdiği gerekçesi ile akrabaları serbest bırakılana kadar esir tutulacağını ilan edebiliyor. Türk hükümetinin “Bizimle ne ilgisi var?” türünden sert çıkışları bu yazı yazılana kadarki saatlerde, bayram süresince de dikkate alınmıyordu. Artık televizyon yayınlarında ilanlar arasında en uzun yeri kapsayan kamu spotları; Türkiye’nin İslam dünyasında örnek, önder roller üstlenmesi aracı olarak Müslümanların en çaresizleri, en çok katledilmişlerine yönelik yardım kampanyaları... Suriye’den kaçan sığınmacıların çadır nüfusuna artık saat saat, gün gün, binler, on binlerle eklemleme yapılıyor... Zorlama bayramımız kutlu mu olur?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget