Tunceli mi? Dersim Mi? - Tünay Süer


Tunceli mi? Dersim Mi?
CHP Tunceli Milletvekili Sn. Hüseyin Aygün 2007 tarihinde” Dersim nasıl Tunceli oldu” yazısında
“Dersim adı 1935 yılında “Tunceli” ilan edildi. Bu yapay isim Dersim’i silmeyi başaramadı. 1935'te kabul edilen “Tunceli Kanunu”, sadece Dersim’i değil; hatta bölgenin yerel adları olan “Mamekiye” ve “Kalan”ı da tarihten silmek istedi. Ama olmadı.(!)” Demiş.
Sayın vekilin bu sözleri lastik gibi ne tarafa çeksen oraya gidecek sözlerdir. Ben mesela bu sözleri bir yakınma olarak kabul ettim.
Haa! O tarihten bu yana düşünceleri değişti mi dersek sanmıyorum. Zira CHP Milletvekili olduktan sonra da Tunceli (Dersim) dosyasını istediği biçimde açarak Atatürk’ten İnönü’ye herkesi katliam yapmakla suçlamış, partide bir takım tartışmalara neden olmuştu. Aslı öylemi idi acaba diye defalarca araştırmalarım neticesinde ve bu hususta yazılar yazmama rağmen her araştırmamda aşağı yukarı aynı verilere şahit oluyorum.
*****  
Tunceli’ye Dersim denilince ister istemez aklımıza çeşitli isyanlar, Türkiye Cumhuriyetine baş kaldırılar geliyor.
(Şeyh Sait isyanı gibi.)
Araştırmalarımızda Osmanlı’nın çöküşü ile yurdumuzun çeşitli bölgelerinin emperyalist güçler tarafından işgali ve 600 yıllık bir imparatorluğu tamamen yıkmak için içerideki işbirlikçileri nasıl kullandıklarını görüyor öğreniyoruz.
İşte, Dersim de bunlardan birisiydi.
Bölücü Kürtçüler Dersim'de sistemli bir katliam yaşandığını iddia etseler de aslında durumun böyle olmadığı, çarpıtıldığı açık ve net biliniyor.
O yıllarda bugünkü güneydoğu sınırlarımızda hâlâ faaliyet gösteren sınır kaçakçılığı çok daha vahim bir durumdaydı. Bölgeden geçen demir yolu Fransızların denetimi altındaydı Fransızlar Türkleri yenebilmek için Kürtleri ve Ermenileri kullanmışlardı..
Fransızlar ve Suriyeliler bölgemizde kaçakçılık hattı kurarak Kürt ve Ermeni çetelerine kaçakçılık yaptırıyorlar onlara pay veriyorlar onlar için her türlü kolaylığı sağlıyorlardı.
İllerimizde Fransızlar zaman zaman Kürt aşiretlerinin liderleri ile yaptıkları toplantılarda “İsyan” kararı alındığı için aşiretler birer birer Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ayaklanma yapıyorlardı.
Şeyh(Kürt) Sait ayaklanmasından sonra Fransızların yardımı ile yurtdışına kaçan Kürtler 1927 yılında Suriye’de Dr. Mehmet Şükrü Sekban başkanlığında “Kürt Milli Genel Kurultayını toplamışlardı. Toplantılara katılan Kürt Teali Cemiyeti, Kürt Teşkilatı İçtimaiye, Kürt Millet Fırkası ve Kürt Ulusal Birliği yanı sıra Goms adıyla bilinen Ermeni Taşnak Terör Örgütü lideri Van’lı Papaz Vahan Papazyan ve yandaşları da katılıyorlardı..
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı birleşme kararı alınan toplantılar sonucunda HOYBUN KÜRT TERÖR ÖRGÜTÜ kurulmuş oldu. Yayınlanan ortak bildiri “Kürtlerin özgür ve bağımsız yaşama hakkı için savaş kararı” nı içeriyordu.
Bence, bugünkü PKK dediğimiz örgütün temelleri o yıllara dayanıyor. Tıpkı o zaman Fransızların desteğini alan ırkçı ve bölücü Kürtler, bu yıllarda ABD desteği ile ayakta kalabiliyorlar. BDP nin Demokratik Toplum Kongresi de “Özerk Kürdistan”, “Öz Savunma Güçleri” ve “İki Bayrak” gibi başlıklarla aynı şeyleri kapsayan amaçlarla yapılmıştı. Tarihte Ermenilerle anlaşan bölücüler şimdi gerek ABD gerekse AB taşeronu olarak katliamlarını sürdürüyorlar.
****
Yüzlerce yıldır, bölgede feodal bir baskı düzeni kurmuş olan Kürt aşiretleri en başından itibaren Cumhuriyete ve Atatürk’ün medeniyet projesine karşı çıkmışlardı. Kendi gerici toplumsal yapılarını devam ettirmek istiyorlardı. Bunların büyük bir ayaklanmaya hazırlandıkları bilinmesine rağmen Atatürk liderliğindeki Türk devleti isyan başlayana kadar askeri hiçbir harekâta girişmemiştir.
Pek çok resmi raporun yanı sıra Başbakan İnönü ve Ekonomi Bakanı Bayar'ın Şark Raporları da, bu konuda uyarılarla doludur. Atatürk söylendiği gibi asla bir milleti silmek istememiştir. Ne emperyalist güçlerle iş birliği yapanlarla ne de o güçlerle anlaşmaya kalkmamış, Türk Milletinin bölünmesine asla müsaade etmemiştir.
Büyük Atatürk, Doğu insanımızı sömüren derebeylik rejimini ortadan kaldırıp oraya medeniyeti götürmüştü. Kemalist iktidarın 30'lu yıllarda Tunceli'de yaptıklarını incelersek bu gerçeği görebiliriz.
Atatürk sayesinde yüzlerce yıldır şehir merkezlerinden kopuk yaşamış Tunceli köyleri yapılan yol ve köprülerle “medeniyet”le tanışmıştır.
Hastane yapılır, doktor götürülür. Okul yapılır, öğretmen götürülür. Mahkeme yapılır, adalet götürülür... Köylüyü baskı ve zulüm altında tutan aşiret reislerinin silahlarına el konulur... Tabii tüm bu “medenileşme” hareketi gerici Kürt aşiretlerinin o zaman da işlerine gelmemişti şimdi de işlerine gelmiyor. PKK neden bazı topraklarımıza fabrikaların açılmasını, oralara iş istihdam götürülmesini istemez? İşte kafa aynı kafa, düşmanlık ve kin aynıdır.
Karakol basıp askerlerimizi öldüren, köprüleri yıkan o büyük isyan askeri bir harekâtla bastırılmıştır. Ancak bu harekâtta iddia edildiği gibi büyük katliamlar falan yaşanmamıştır. Kürtçülerin “90 bin kişi öldürüldü, 100 bin kişi zorla göç ettirildi” iddiaları koca bir yalandır..
Bugün nasıl PKK ile mücadele ediyorsak o zaman da Atatürk devrimlerine karşı direnen gericilerle mücadele edilmiştir
BDP li Demirtaş’ın, “Bütün Ortadoğu halklarını, Kuzey Afrika’nın geleceği belirlenirken, Türkiye’de yaşayan Kürt halkı bu dönemde sessiz kalırsa 100 yıl daha köle gibi yaşayacaktır” sözleri Kürt halkımızı kışkırtmaktan öte bir şey değildir. Dünyada hangi ülke rejime başkaldırana çiçek atmış acaba? PKK ile neden savaş halindeyiz?
Günümüzde PKK nın uzaktan kumandalı veya canlı bombalarla onlarca insanımızı öldürdüğü neden Kürtçüler tarafından söylenmiyor acaba da hep Dersim katliamı deniliyor?
Yok, efendim orada katliam yaşanmış, oradaki masum insanlar öldürülmüş düzmece yalandan başka bir şey değildir. Kürt vatandaşlarımız ülkede yaşayan herkes gibi AKP nin müsaade ettiği kadar özgürdür. Bunu Silivri, Hasdal ve diğer tutuk evlerinde tutsak olan vatanseverler için söylüyorum. Özgür olmasalar içlerinden cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, vekiller çıkabilir miydi?
****
Dersim isyanı iddia edildiği gibi Atatürk Cumhuriyeti’nin Kürtlere yönelik baskıları yüzünden başlamamıştır. Halka baskı yapmak bir yana, Atatürk, Dersim’deki aşiret yapısını dağıtarak Tunceli halkını özgürleştirmek için büyük çaba göstermekteydi. Şehrin ismi bu yüzden Osmanlı dönemini çağrıştıran Dersim bırakılarak Tunceli olarak değiştirilmişti.
Bugün Tunceli ismine tahammül edemeyenlerin, Atatürk’ün Şapka Devrimine karşı çıkanlardan hiçbir farkı yoktur. Çünkü Dersim ismi isyanın değil, halk üzerindeki feodal baskının simgesidir. Tunceli ise o derebeylik baskısını kaldırmak isteyen Atatürk devrimciliğini simgeler.
CHP Tunceli Milletvekili Sn. Hüseyin Aygün’ün PKK lılar tarafından serbest bırakıldığında (!) basına yaptığı açıklamada Tunceli yerine Dersim demesi bence Atatürk’ün partisinin bir vekili olarak hiç yakıştıramadım.
Aşığı olduğu Dersim dağlarını özlemiş olması manidardı.
Eylemi gerçekleştiren 18,25 yaşlarındaki çocukların bu memleketin çocukları olarak tümünün bu anlamsız savaşın bitmesini istediklerini, bunların her an ölüm riskiyle karşı karşıya olduklarını söylemesi, sanki PKK ‘yı şirin göstermek ister gibiydi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun “Aygün’ün serbest bırakıldıktan hemen sonra yaptığı açıklamalar insani açıklamalardır, bir rahatsızlık da olmaz,” demesine asla katılmıyorum.
Zira CHP ye mensup bir vekilin partinin ilkelerine uygun konuşma yapmasını beklerdim. En az 10 kez Dersim dedi. Bu Atatürk Devrimlerini ret etmektir. İkincisi masum göstermeye çalıştığı PKK lılar bu vatanın çocukları olduklarını kabullenmiş olsalar askere, polise silah doğrulmaz kalleşçe vurmazlar. Üçüncüsü siyasette gerek iç gerekse dış politikada duygusallığa yer yoktur. Çünkü önemli olan vatandır.
Tünay Süer
Not: Yazımdaki kaynaklar şunlardır. http://www.turksolu.org/261/erdem261.htm
http://bianet.org/biamag/azinliklar/102966-dersim-nasil-tunceli-oldu
http://www.turkboard.com/tunceli-dersim-isyani-vt156547.html

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget