Sosyal Devlet Yerine - Işık Kansu

Sosyal Devlet Yerine
Ramazanla birlikte yardım, yemek çadırlarında yarış başladı.
Elektrik mühendisi Fatih Kaymakçıoğlu, 2003-2008 yılları arasında ortalama 3 milyar liranın üstünde bir kaynağın yardım adı altında kömür dağıtımına ayrıldığını ortaya koyan “Enerji Sektöründe İpotekli Yaşam” adlı kitabında “Yoksullaşmaya karşı sosyal devlet devreye girmesi gerekirken, yerine ne konulmaktadır?” diye soruyor ve şu yanıtı veriyor:
“Türkiye’de kurdukları dinsel vakıflarla bu boşluk doldurulmaya çalışılmaktadır. Bu vakıflar aracılığıyla sadaka niyetine, yiyecek, giyecek, kömür vb. dağıtımı yapılmaktadır .
Bu yapı ile yurttaş olma bilincinin yok edilmesi planlanmaktadır. Böylece dinsel açıdan bağımlılaşmış insan tipi yaratılacaktır. Oysa toplumlar ve uluslar, düşüncelerinde bile sadaka kavramanın yer almadığı bireylerden oluşmalıdır. Sosyal devlet anlayışında ‘gelir dağılımında, benim de hakkım var’ diye düşünebilen yurttaş olma bilinci vardır.”
Yurttaşlık bilinci, hücrelerimizden kazınıyor. Yerine bilinçaltı mezarlığımızı deşip feodal bağlarımızı, kulluğumuzu, köleliğimizi ortaya çıkarıyorlar...
Ortak Belleği Unutmayalım
Metin Turan’ı tanıyanlar bilir, tek kelimeyle “iyi insan”dır. “Folklor-Edebiyat” dergisini çıkarır, yayın yapar, şiir yazar. Ülkeye kattıkları pek görünmez, ama çoktur.
Metin Turan’ın tek başına yaptıkları bile varsıl bir kültüre sahip topraklarda karanlık bir sürecin uzun sürmeyeceğini kanıtlar. Metin Turan da bu görüşümüze katılıyor:
“Çoksesli bir kültüre sahip Türkiye coğrafyası, sadece yerüstü zenginliklerinin değil, başta ve özellikle bu kültürel çoksesliliğin talan edilmesiyle büyük bir yoksulluğa itildi. Dolayısıyla da geriye dönüp baktığımızda kolektif aklın ürünü bir dolu eylemin mimarı olan Türkiye insanı, elli yıldır olabildiğince bu geleneğinden yalıtılmış, deyim yerindeyse ‘ar damarı çatlamış’ bir biçimde kasaba siyasetçisinin kalburundan geçirilmiştir. Bugün içerisine itildiğimiz kayıtsızlık kuşatması bunun sonucudur. Her şeye karşın bu coğrafyanın, direnmeye, karşı koymaya, pes etmemeye dayalı ortak bir de belleğinin varlığını unutmamak gerekiyor.”
Metin Turan, cumhuriyetin, ciddi anlamda bir uygarlaşma devrimi olduğunun da altını çizerek diyor ki:
“Cumhuriyet, ciddi anlamda bir uygarlaşma devrimidir. Ne var ki Türkiye’de kimi aydınlar(!), Mustafa Kemal kazanım ve ufuk genişliği ile Osmanlı artıklarının şoven, ümmetçi cumhuriyet kadrolaşmasını birbirine karıştırıyorlar. Bu gerçekliği göz ardı edip süreci tarihsel bağlarından kopuk olarak değerlendirirsek, sanki bugünün sorumluluları da cumhuriyetçilermiş gibi, korkunç bir yanlışa ve yanılgıya düşeriz. Çünkü, böyle bir kafa, demokrasi adına iktidara gelen, bütün demokratik uygulamaları rafa kaldırıp tek parti döneminden daha ceberrut bir uygulamaya girişen DP dönemini de 12 Mart faşizminin şekillendirdiği AP Türkiye’sini de 12 Eylül faşizminin zeminini hazırlayan Milliyetçi Cephe hükümetleri dönemini de cumhuriyete mal etmektedirler. Dolayısıyla da bugün haklının yakasına yapışan haksızlarla yüz yüzeyiz.”
Dışarıdan baksanız; kişiliği parçalanmış, lime lime olmuş bir toplum görüntüsü çiziyoruz. Bir çılgınlık dönemindeyiz, ancak belleğimiz yerine gelecektir. Mutlaka!
Kayseri Bez Fabrikası
Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası’nın bugüne varan öyküsünü TMMOB’nin yayımladığı “Mühendislik ve Mimarlık Öyküleri” adlı kitapçığında, Yard. Doç. Dr. Burak Asiliskender’in “Son Sümerbanklı” başlıklı yazısından öğrendik:
Fabrikanın en önemli özelliği, cumhuriyetin ilanından sonra devlet tarafından gerçekleştirilen ilk sanayi yatırımı olması. İlk sanayi planı kapsamında Sovyetler Birliği’nden alınan 8.5 milyon liralık krediyle kurulmuş ve 1935’te hizmete açılmış. Halk tipi, ucuz, pamuklu kumaş üretecek olan fabrika, ilk açıldığında 2 bin 100 işçi ile 155 memur çalıştırıyormuş.
Fabrika 1999’da işletmeye kapatılmış ve Erciyes Üniversitesi’ne devredilmiş. Türkiye Ulusal Çalışma Grubu’nun başvurusu üzerine, 2003’te işletme alanı içinde kalan yapıları, 2004’te de lojmanları Kayseri Kültür Varlıkları ve Anıtları Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınmış.
2005’te üniversite rektörlüğü, lojmanlardan bir kısmını Kayseri Emniyet Müdürlüğü’ne devretmiş. Emniyet müdürlüğü ise korumaya alınmış çamaşırhaneleri ve usta lojmanlarını “güvenlik sorunu oluşturuyor” gerekçesiyle yıkmış! 2006’dan başlayarak, yerleşke çevresindeki yeşil alanların büyük bir kısmı yerel yönetime devredilerek imara açılmış!
Atatürk’ün kurduğu fabrika yok artık. Yerleşke, bu yıl başında Abdullah Gül’ün adı verilmiş olan üniversiteye devredilmiş...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget