ANTİK Yunan’dan beri birçok yarışmanın ölçme yeri olan olimpiyatlarda herkes layığını bulur: Sporun anası ve temeli olan atletizmden devletle toplumun planlama yeteneğine kadar her alanda arena gitgide büyümekte ve yarışma çeşitleri çoğalmaktadır. Ulusal hesaplar da. Etkinliklerin yüklediği masrafın ve getireceği kazancın büyüklüğü doğru dürüst yönetilen bir devlet ve sağlıklı bir toplum yapısı gerektiriyor. Yoksa her şeyin yüze göze bulaştırılması işten değildir. Yarışma spor alanındaymış gibi görünse de devlet ve toplum dünyanın gözü önünde sınavdadır.
Türkiye’nin bu olimpiyatlara katılım derecesi ve özellikle kadın sporcu sayısı başlangıçta hayli yaygın bir iyimserlik ve abartılı bir beklenti havası yaratmıştı. Zaman geçtikçe bunların yerini aynı ölçüde geniş bir kötümserlik ve hayal kırıklığı aldı: Neredeyse bir hafta geçti, bir tek bronz madalya bile yok ve sorular yığınla. Acaba katılım ölçüsü fazla geniş tutulup yerli dereceler de cömertçe mi verilmişti? Gerçi güreş gibi ülkenin daha şanslı sayıldığı branşlara henüz sıra gelmemişti, yahut onlarda da pek parlak bir tablo öngörülmüyordu. Gurur alanı sayılan kadın takım oyunlarında da beklenenler olmamıştı.
Peki, böyle bir tablo yeniden bir çöküntü ve kendini suçlama havasına girmeye mi yol açmalı, yoksa bundan da alınabilecek dersleri alıp geleceğe güvenle bakmanın çareleri mi aranmalı? Örneğin kadın voleybol ve basketbol takımlarının olimpik katılım hakkı kazanmış olmaları, şimdiki yenilgilere üzülmek ve kahrolmak yerine, aynı yoldaki çabalara daha da önem ve ağırlık vermeyi gerektirmez mi? Hâlâ mahalle baskısının yer yer egemen olduğu ve çocukların imam okullarına tıkıştırılmaya çalışıldığı bir dönemde bile kızlarını olimpiyatlara katılma mertebesine getirebilmiş bir toplumla geleceğin aydınlık yönetim dönemlerinde kim bilir neler yapılmaz?
Olup bitenler, daha doğrusu ne yazık ki olup da bitmeyenler, insanlarımıza Cumhuriyeti kuranların çizdiği yolda inançla ilerleme azmini vermeyip de büsbütün umutsuzluğa mı sürüklemelidir?
Tam tersine, olimpiyatların havası kaybolmadan aynı hava, ramazan bitiminden geci yok, ders yılı başlar başlamaz atletizm ve sportif oyunlar konusunda okul programlarını geliştirme kampanyası açmak gibi bir hayra vesile olsa fena mı olur?
Yorum Gönder