Yalnızlaşmak - Şükran Soner

ABD’nin stratejik ortağı olmak, komşularla sıfır sorun, İslam dünyası liderliği, yeni Osmanlıcılık.. derken dış politika, sıcak gündem Suriye’de, Türkiye’nin öne iteklenip giderek yalnızlaştığı, ortada kaldığı zor günler yaşanıyor. Siz bu yazıyı okuyana kadar yaşanan süreçte, benim izlediğim son dakika haberleri üzerinden çok daha fazla, anlamlı gelişmeler olabilir. Son dakika gelişmelerinde ben sınırımızdaki sıcak çatışmalar, toplu yeni kaçışlar, Suriye tarafından açılan ateşle yaralananlar... sürecinde kalmıştım. Bu saatten sonra, işin içine bulaşmış Türkiye’nin durumunu değerlendiren uzmanlar, Türkiye’nin en önde, en büyük sorumluluk üstlenmiş ülke konumunda, en hafifi ile çok sorunlu, kalıcı tampon bölge oluşturma sorumluluğu ile yüz yüze kaldığını anlatıyorlardı...
Zaten askerin silahlı çatışmaya hazır olması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül’ün, Esad’ın devrilmesine acil, güçlü destek çağırları için ABD, Rusya, İran, Çin liderlerinin kapılarını çalan Başbakan Erdoğan’ın her görüşme sonrası yaptığı açıklamalardan, başlangıçta övünç payı çıkardığımız sığınma kamplarına akın karşısında Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun BM, dünya ülkelerine destek haykırışlarından çıkan sonuçlar yeterince çarpıcı. Güney Kore’deki liderler zirvesinin satır arası önemli okumalarından, Suriye konusunda Türkiye’yi öne itekleyen Batı dünyasının, değişken iç politikaları, dünya dengeleri bağlantılı kendilerini geri çekerken, Türkiye’yi iyot gibi açıkta bıraktıklarını sezinlemiştik.
Erdoğan hükümetleri, Libya’da başlangıçta İslam dünyası, Ortadoğu dengelerini gözeterek daha dengeli, ortada bir politika izlemeye çalışırlarken BM de değil, NATO çerçevesindeki askeri bombalama, operasyonlarda kendini işin içinde tam göbeğinde bulmanın refleksiyle, besbelli önceden çok yakınlaşmış olduğu Esad iktidarı ile yolları ayırmada bu kez çok aceleci, keskin davranmak istedi... Aslında izlenen siyaset Batı dünyası ekseninde, ABD-AB-İsrail cephesiyle uyumluluk gösterirken, son aylar bile değil, haftaların gelişmeleri içinde, arada kalma, yalnızlaşma sonucunu getiren bir tablo ortaya çıktı. Sağır sultanın bile duyduğu üzere, içte siyaset, seçimler, ekonomik koşullar, dışta Rusya-Çin’in ağırlıklarıyla ABD-AB, onların baskısı ile İsrail politikalarında frene basılması ile, genel çerçevede olmasa bile stratejik adımlar atmada, Esad iktidarının ne pahasına olursa olsun hızla devrilmesinden geri adımlar atıldı...
***
Güney Kore ikili görüşmelerinde ABD-Rus liderleri ile Erdoğan’ın söylem farkları böylece ortaya çıkarken.. Erdoğan’ın İran ziyareti sürtüşmeleri, Çin ziyaretinde, aslında Türkiye’de de yeri gelse de gelmese de yaptığı her açıklamada, sürekli Esad iktidarının bir an önce düşürülmesi gerektiği çağrısının yinelenmesi.. yalnızlaştırılmanın bir tür şikâyet dışavurumu, haykırışı... Doğrusu uysa da uymasa da, uluslararası gazeteciler, dış politika, ekonomide yetkin yabancılar, düşünce kuruluşları uzmanları ile bir araya geldiğimizde... En azından bir yıl öncesinden günümüze, Suriye’de başrolde olmamız gerektiği bastırmalarından, ülkemizin dış politika ilkeleri, çıkarlarımızın tersine, barış karşıtı rol üstlenmemiz için, edep sınırlarını taşan düşünsel baskılara isyanlarımızla birleşince... Her zaman açık kapısı olan dış politika gelişmelerinin perdesi daha bir aralanıyor.
Yoksul güney dünyasındaki ırk ve dinler-mezhepler eksenli iç savaşlar, bölünmeler, krizlerden, kaostan beslenen yeni dünya sömürü düzeni çarklarının işleyişinde; son büyük ekonomik krizle bağlantılı, yine son büyük dengeler değişiminde çok keskin, anlamlı bir dönemeç noktasından geçiliyor... İnsanlığı, ülkeleri çok kabaca ilgilendiren sonuçları, kaosun yaşandığı ülkeler, topraklar, iç savaşlarda, zengin kuzey dünyası ülkelerinin doğrudan müdahaleci, bedel ödeyici rollerden kaçınmaları gündemde. Daha açık anlatımla, yoksul güney dünyasını çıkarlarından yana düzenlerlerken, askeri darbeler, askeri işgallerle keskin sonuçlar almak kolay gibi görülse de bedellerin ağır olmasından alınan zorunlu dersler var... Askeri darbeleri düzenleme yerine sivil darbelerle yetinme, demokrasi fonları ile iç dinamikleri kışkırtma stratejilerine kayış bir ayak. Diğer ayakta doğrudan askeri gücü kullanarak işgallerden çark etme, yerine bölgesel ortakları olabildiğince etkin kullanma var...
Bizi çok yakından ilgilendiren Suriye, İran gelişmelerinde Erdoğan hükümetlerinin hem ABD-AB-İsrail cephesinde olma, hem de İslam, Ortadoğu dünyasında öncü rol ikileminde sıkışıp kaldık... Geleneksel dış politika, siyaset birikimimizle işin içinden sıyrılmak sanıldığından çok daha zor. Irak işgalinde Meclis’ten dönen tezkere ile kıl payı sıyırmıştık. Kazançlı çıkma uğruna öne çıkma ataklarımızla, ne yazık ki bu kez elimiz taşın altında... Ortadoğu batağına, mezhepler çatışmalarına çekilmekten sıyrılma şansımız hâlâ olsa da, en uzun sınırımız Suriye hattında, koskoca bir tampon sivil-askeri bölgenin sorumluluğu, yükü sırtımıza bindi bile...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget