Ulusal İrade Var mı? - Orhan Erinç

Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün 93 yaşına basıyor.
İçleri özenle boşaltılan ulusal egemenlik ve milli irade kavramlarını somutlaştırdığına inanılan ulusal kurtuluş süreci kurumu, bir yandan Cumhuriyetin başlangıcıyla ilişiğin kesilmesi yolundaki çabalar, öte yandan 8 üyesinin tutuklu olması nedeniyle mutlu bir görüntü veremiyor.
Çocuk bayramı niteliği de neredeyse yok edilmiş durumda.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın, Atatürkçü (!) 12 Eylül paşaları tarafından bayram olmaktan çıkarılmasını anımsayınca, bugünü yadırgamamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ikisi de aynı kapıya çıkıyor.
Ama arada önemli bir fark var. 12 Eylül asker yönetiminin yasa değişikliğine velilerin de arasında olduğu yurttaşlar sözlü ve eylemli olarak karşı çıkmış, bayram yine yasadaki yerini almıştı. Hem de sıkıyönetim altında...
Şimdilik bayram var, ama kutlamalar yok. Durumu yadsıyanların sesleri çıksa da kamuoyuna yansımıyor.
Asker yönetimine karşı çıkma cesaretini gösterenlerin sivil yönetim varken tepkiden kaçınmalarını “ileri demokrasi” kavramını yaygın duruma getirmeye çalışanlar mı caydırıyor sorusu sanırım biraz safça kalıyor.
Elbette kuşaklar değişti. Özal döneminin kişileri tek başına ve istedikleri yönde başarılı olmaya özendiren ülke idealleri için birlikte dayanışmayı küçümseyen yöntemlerini de unutmayalım.
***
“Milli irade” (ulusal istenç) kavramını ele alırsak hem var hem de yok denebilecek bir düzeyde olduğu görülüyor.
“Var” diyebilmek için kullanılacak belgeler, özel görevli mahkemelerdeki iddianame ve esas hakkındaki görüşlerle sınırlı!..
Sanıklara atılı suçları tanımlayan yasa maddelerinin ardına saklanmış halde. Kanıtlarının tartışmalı olması da bir başka sorun.
Ama bu da yeterli değil. Çünkü milli iradeye verilen önem, tutuklu milletvekilleri ile büyük ölçüde yara alıyor.
Sevgili Mustafa Balbay’ın “Gündem” yazısı ulaşmasaydı, gazetenin birinci sayfasındaki köşesinde bugün şunlar yazılı olacaktı:
“Mustafa Balbay 1145 gündür tutuklu / Hücrede 421 gün / Milli irade 317 gündür tutuklu.”
Seçilmişlerin atanmışların önünde olduğunu söyleyenler, tutuklu milletvekilleri için özel yasa çıkarmanın doğru olmadığını söylerken, kurallarını atanmışlar söz konusu olduğunda yok sayabiliyorlar.
Sanırım Türkiye ilk kez çelişkilerin bu denli doruğa çıktığı bir süreç yaşıyor. Ve işin kötüsü süreçten mutluluk duyanlar da azaltılması için değil, artarak sürdürülmesi için alkış tutuyor.
***
“Anayasada ideoloji olmasın” diyenler kendi ideolojilerinin yaşama geçirilmesi için her fırsatı değerlendirmeyi başarıyor. 4+4+4 diye formülleştirilen zorunlu parçalı eğitim sistemine geçiş de bu yaklaşımın şimdilik son örneğini oluşturuyor.
“Milli irade” yere göğe konulamıyor. Çünkü tek parti yönetiminin maskelenmesi için bulunabilen en etkili tanım konumunda.
***
Biz yine bayramınızı kutlayalım.
Coşkuyla ve umutla...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget