Suriye seyahatinin üzerinden neredeyse sekiz ay geçmiş...
Tayyip Bey ve kurmaylarının Suriye’ye ağır mı ağır yüklendikleri günlerdi. Kamuoyu büyük şaşkınlık içinde, daha düne kadar “can ciğer kuzu sarması” olduğu Esad’ı yerden yere vuran Başbakan’ı ve yandaş medyanın “savaş tamtamlarını” izliyordu..
Tayyip Bey’in hızını alamayıp, “Orası aynı zamanda bizim eski bakiyemiz olan bir toprak. Onun için orayı içişlerimiz olarak görebiliriz” dediği, diyebildiği sıralarda Türkiye-Suriye Dostluk Derneği’nin daveti üzerine bir grup akademisyen, siyasetçi ve gazeteciyle birlikte Şam, Hama ve Humus kentlerini kapsayan üç günlük bir geziye katıldım.
Türkiye’ye döndükten sonra gördüklerimi ve izlenimlerimi içeren üç yazı yazdım. Bakın, 8 Eylül 2011 tarhinde yazdığım “Ucuz Oyun” başlıklı üçüncü yazımı hangi dilekle bitirmişim:
“Sözün özü; umarım füze kalkanı Türkiye’ye yerleştirildikten sonra Suriye sınırında ‘sefere yol açacak’ kötü ve kanlı bir şeyler kotarılmaz...
- Çünkü bu çapta bir ucuz oyun yalnızca savaşı işaret ediyor!..”
***
Maalesef tam da öyle oldu...
Önce Malatya Kürecik’e “füze kalkanı” adı verilen ABD radarları yerleştirildi. Sonra “ucuz oyun”un kanlı adımları atılmaya başlandı. Ehh, her kanlı oyunda olduğu gibi bu da belirli bir zaman alacaktı doğal olarak. Bu da yaklaşık 6 ay kadar sürdü. Bu süre boyunca, Suriye’de, bırakın ofisi olmasını, bir muhabiri bile bulunmayan AP, Reuters, El Cezire, CNN gibi dev ajans ve televizyonlar ile Türkiye’deki yandaş kuyrukçular hemen her gün bu ülkedeki kanlı çarpışmaların, müthiş katliamların görüntülerini ve haberlerini yayımladılar.. Birkaç namuslu kalem, televizyon ve gazete dışında kimse de çıkıp, “Kardeşim nereden buldunuz bu görüntüleri, nasıl yaptınız bu imzasız haberleri” diye sormadı!..
Bu oyunda başı çeken ülke ise Türkiye oldu.. Ne de olsa Suriye “bakiye topraktı” tabii!.. Sınıra kamplar yapıldı. Muhalifler topraklarımızda istedikleri gibi “oynamayı” sürdürdüler.. Ancak, iş bir türlü istenilen kıvama gelmiyordu. Ne Birleşmiş Milletler’den istenen ayarda bir karar çıkarılabildi ne de Rusya ve Çin, Libya yıkımında olduğu gibi kandırılabildi. Bir de üstüne Beşşar Esad, BM Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın “barış planını” kabul etmesin mi?!. Tayyip Bey bu duruma öyle kızdı, öyle köpürdü ki kendini yine tutamadı, kükredi:
- Biz de bu işi BM’den bağımsız, kendi bildiğimiz gibi yaparız!
***
Şimdilerde “ucuz oyun”un son evresindeyiz..
Benim aylar önce işaret ettiğim, “kötü ve kanlı bir şeyler” tam da sınırda kotarıldı! Tayyip Bey taa Çin’den duruma el koyup, Suriye’den Türkiye tarafına ateş açılmasının çok açık çok net bir sınır ihlali olduğunu, uluslararası hukukun tanıdığı hakları kullanacaklarını söyledi. Hangi hakkı kullanabileceklerini de şöyle açıkladı:
- Suriye bizi oraya gitmeye zorlamasın!..
Siz bu satırları okurken Annan planı gereği Suriye’de silahların susmuş olması gerekiyor. Ama ben önceki gün Hatay’a Kofi Annan’la birlikte gelen Amerikalı senatör McCain’in “Özgür Suriye ordusunda bir bölünme yok” sözlerini duyduktan ve de Türk yetkililerin neredeyse göbek atarak “Annan planı kadük olmuştur” açıklamasını izledikten sonra bundan hiç emin değilim!.. Ucuz oyun başarıya ulaşır mı bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; “Yeni Osmanlı” rüyasıyla halkını acımasızca kandıranların varacağı yer bellidir:
-Tarihe yalnızca “ucuz oyunun bakiyesi” olarak yazılmak...
Bakiye: daimi, kalıcı artık, artan, geri kalan.
Yorum Gönder