SEVGİLİ okuyucularım, burada sizlere sık sık, bazı kitapları okumanızı öneriyorum. Önerdiğim kitaplar arasında dürüst olmak gerekirse, biraz öğretici olanları seçmeye çalışıyorum.
Okumakla arası hiç iyi olmayan bir toplumda yaşıyoruz.
İnsanımız beleş kitap bulursa belki okuyor, adresine beleş dağıtılan dinci ve yandaş gazeteleri ise herhalde daha fazla okuyor!
Ama kitaba para verip alan az. Nüfusu 80 milyona dayanmış bir ülkede yaşıyoruz. Buna karşın güzel ve öğretici bir kitap bile eğer üç bin adet satarsa, yayınevi “Amaca ulaştık, hiç değilse zarar etmedik” diyor.
Onun için istiyorum ki, hele bazı kitaplar çok satsın. Bunları okuyanlar Türkiye’nin acı gerçeklerini, insanların neler yaşadığını ve çektiğini, iktidara karşı çıkanların başına neler geldiğini, nasıl haksızlıklara uğratıldığını iyice
Bugün size üç ayrı “Çilekeş” insanımızın kitaplarını tanıtmaya çalışacağım.
Bunlardan ikisi tutuklu gazeteci, biri hukukçu, mahkeme başkanı…
Varan 1-Mustafa Balbay
Gazeteci arkadaşım Mustafa Balbay’ı çok uzun yıllardan beri tanıyorum. Birlikte televizyon programları yaptık. NTV’de salı geceleri ben, Mustafa ve Yavuz Donat, üçümüzün yaptığı Kapalı Kapılar Ardında isimli program vardı. İyi eleştirirdik, AKP iktidar oldu televizyon yönetimi korktu ve 2003 yılında programı bitirdiler.
Sonra Mustafa ile ART de ikili program yaptık. Pazar sabahları “Ankara Rüzgârı“… Beş yıl sürdü. Mustafa 2009’da tutuklanınca onu da bitirdiler. Başka olaylar oldu, muhalif kanal ART için siyasi pazarlıklar sergilendi ve orası da bitti.
Mustafa Balbay üç yılı aşkın süredir Silivri Cezaevinde Ergenekon tutuklusu olarak yatırılıyor. Son seçimde İzmir’den CHP milletvekili seçildi, yine tahliye edilmedi. Giren bir daha çıkamıyor!
Mustafa Silivri’de çok güzel üç kitap yazdı. Şimdi son kitabı elimde:
“Gülümsemek Direnmektir.” (Cumhuriyet Kitapları)
Burada yaşam, gazetecilik, hukuk ve siyaset konularında, adına Zulümhane dediği Silivri Cezaevi’nde yazdığı yazılara yer vermiş. Ayrıca orada çektirdiği fotoğrafları da koymuş.
Kitabını bana 2 Nisan 2012 tarihli kısa bir mektubuyla birlikte göndermiş…
“Sevgili Emin ağabey, öncelikle meslekteki 35. yılınızı kutluyorum. Meslekteki 40. 45. 50. yılları da birlikte kutlayacağız. Daha güzel bir Türkiye mücadelesini birlikte sürdüreceğiz.
Hapiste yazdığım günlük yazılardan kalıcı olduğunu düşündüklerimden bir bölümünü kitaplaştırdım. Size de ulaştırmak istedim…
Özgürlükte kucaklanacağımız günlere…”
Onunla karşılıklı verdiğimiz bir söz var. Çıkar çıkmaz ilk fırsatta Arjantin Caddesinde bir bira içmek!..
Mustafa Balbay’ı yeni kitabı için kutluyorum, okumanızı öneriyorum. Ona selam ve sevgilerimi gönderiyorum, ellerine sağlık diyorum.
Varan 2- Soner Yalçın
Yine bir gazeteci kitabı, yine Silivri Cezaevi’nde yazılan çok ilginç bir kitap. Gazeteci arkadaşım Soner Yalçın, odatv davasında yargılanıyor ve bir yılı aşkın süredir tutuklu.
Gazeteci kimliğimle düşünüyorum.
Orada daktilo yasak, bilgisayar tümüyle yasak…
Acaba bu gazeteci kardeşlerimiz o kitapları nasıl yazıyorlar? Diyeceksiniz ki “Elle yazıyorlardır.” Herhalde öyle de, ben şahsen elimle iki sayfalık mektup yazmaya kalkışsam zorlanırım. Bilgisayara alıştıktan sonra yüzlerce sayfalık kitapları elle yazmak, gerçekten zor iş. Allah kolaylık versin.
Şimdi elimde Soner‘in ara vermeden okuduğum kitabı.
“Samizdat. Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı” (Kırmızıkedi Yayınevi.)
Bu Samizdat sözcüğünü ilk kez bu kitapta duydum. Anlamını bilmiyordum. Bizim Dilek Karaarslan internet sözlüklerinden bulup çıkardı:
“(Rusça) Sovyetler Birliği ülkelerindeki kaçak yayınları ve bu yayınların el altından dağıtılmasını kapsayan sözcük, Komünist rejim tarafından sansürlenen yayınların kopyaları kısa bir sürede basılır ve bu kopyalan alanlar da kopyalayarak dağıtmaya devam ederdi. Kopyalar çoğunlukla el yazısı veya daktilo ile olurdu.”
Soner, kitabına ilginç bir isim bulmuş.
Kitap, Soner Yalçın’ın evinin 14 Şubat 2011 günü polisler tarafından basılmasının öyküsüyle başlıyor ve olağanüstü bir hızla, olaylar ve şaşırtıcı belgelerle sürüp gidiyor. Kaptırınca elinizden bırakmak mümkün olmuyor…
Ve 14 Mart 2012 gününe kadar geliyor.
Soner, aynen Mustafa gibi suçsuz yere hapis yatıyor… Ve cezaevinde sesi soluğu çıkması mümkün olmayan o insanlara, bizim özel yetkili yandaş medya ve özel yetkili köşe yazarları güruhu, sürekli saldırıyor… Çünkü içeriden ses veremeyen insanlara saldırmak, yalan ve iftira savurmak en kolay iş!
Kitapta onların yazılarından alıntılar da var.
Soner kitabında yaşadıklarını, başına gelenleri, haksızlıkları, yapılan saldırıları, Ergenekon ve odatv davasının içyüzünü belgelerle tek tek anlatıyor.
Harika bir kitap olmuş. Ona da selam ve sevgilerimi gönderiyorum, ellerine sağlık diyorum.
Varan 3-Osman Kaçmaz
Bu ismi yargıdan anımsayacaksınız. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaparken AKP hükümetinin hışmına uğrayan ve emekli olmak zorunda kalan hakim. O şimdi avukatlık yapıyor.
Osman Kaçmaz’ın kitabı.
“Linç. Sincan Ağır Ceza Reisinin Yaşadıkları.” (Tanyeri Kitap)
Bakınız devletin birinci sınıf hâkimi, yaşadıkları ve başına gelenler konusunda ne diyor:
“Başbakan ve Cumhurbaşkanı hakkında verdiğim iki kararla hayatım baştan sona değişti. Meslek hayatım boyunca adaleti sağlamaya, adalete olan inancı korumaya ve hukuk önünde herkesin eşit olduğu ilkesine inanarak çalıştım. Tüm kararlarımı bu inancın gücü ve etkisi altında, kimseden emir almadan, kimseden korkmadan, kimseyi kayırmadan verdim. Ve bunun bedelini fazlasıyla ödedim, ödüyorum.”
Acı gerçekler devam ediyor:
“İktidar, benim üzerimden Türkiye’deki tüm hâkim ve savcılara mesaj vererek yargı camiasında bir Korku İmparatorluğu kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, tarihin en karanlık günlerini yaşamaktadır ve bu günler, özellikle hukuk tarihimize bir kara leke olarak geçecektir. Bu kitapta, iktidar aleyhine verdiğim iki karar sonrasında yaşadığım “Linç” kampanyasının tüm aşamalarını açıklıkla paylaşmaya, gerçeğin ne olduğunu, gerçekte ise neler olduğunu anlatmaya çalıştım.”
Osman Kaçmaz kitabına hâkimlikteki ilk yıllarıyla başlıyor, sonra baktığı kritik davalara geliyor, bunların ilginç belgelerini açıklıyor… Sonra ise birbirinden çarpıcı olayları, hâkimlikte yaşadıklarını, bu iktidar döneminde başına gelenleri, verdiği hukuk mücadelesini anlatmaya başlıyor. Mücadele veriyor ama kime karşı!.. Karşısındaki yüksek makamlar. Osman Kaçmaz hakkında linç kararını çoktan vermiş!
Hele “Başbakan ve Cumhurbaşkanı hedef gösteriyor” başlıklı bir bölüm var ki!..
AKP iktidarı tüm yargıyı ele geçirdi. Olay bitti. Artık tarafsız yargı yok. Hükümetin istemediği bir karar veren hâkim veya savcı, görevden alınmaya mahkûm. Adalet, yüksek yargı dâhil, siyasetin emrine girdi.
Osman Kaçmaz, yaşadıklarını ve başına gelenleri öyle bir anlatmış ki bir solukta okudum. Yargının, siyasi iktidarın elinde nasıl oyuncak olduğunu bir kez daha belgelerle gördüm. Ona da teşekkür ediyorum, ellerine sağlık diyorum.
Bu tatil gününde sizlere piyasaya henüz çıkan, gerçekten de bir solukta okuyacağınız, mutlaka beğeneceğiniz ve çok şey öğreneceğiniz üç ayrı “Çilekeş” kitabı sundum. İkisi hapiste gazeteci, öteki ise baskılarla görevinden edilmiş bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı.
Hani şu bizim “İleri demokrasi masalları” var ya, işte onun örnekleri.
Kaynak Kemalistler.org
http://www.kemalistler.org/uc-cilekesin-kitaplari.html/
Yorum Gönder