Müstehcenlik tartışması yıllardan beri bitmez. Yalnız bizde değil pek çok ülkede vardır bu tartışma.
Özellikle muhafazakâr partiler, belediyeler, yöneticiler, seçmenlerinin hassasiyetlerini göz önünde tutarak kendilerine göre “müstehcen” buldukları sergileri, oyunları, kitapları yasaklamak için uğraşıp dururlar.
Yıllar önce ünlü fotoğraf sanatçısı Robert Mapplethorpe’un bir sergisi ABD turuna çıkmıştı. Yani ülkenin birçok kentinde birer ay boyunca sergi açık kalıyordu. Özellikle tutucu bölgelerdeki valiler sergiye karşı çıktılar ve yasaklattılar.
Mapplethorpe’un fotoğraflarında kimi zaman yalnızca bir çiçek vardı, ama onun da cinsel çağrışımları hissediliyordu. Bunun yanında çıplak erkek ve kadın fotoğrafları da vardı sergide. Ama öyle porno denilebilecek ya da aşırı bir durum yoktu.
Boston Valisi ise sergiyi sahiplenip açılmasına karar verdi. Boston’da sergiye gittiğimde inanılmaz bir kuyrukla karşılaştım. Ama asıl şaşırtıcı olan şey, sergiye gelenlerin küçük çocuklarını da yanlarında getirmiş olmalarıydı.
Yasakçıların savunması, bu tür sergilerin çocuklara zararlı olduğu savına dayanıyordu.
Bu nedenle aileler özellikle küçük çocuklarını sergiye getirmişlerdi. Çünkü, “çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize devlet değil biz karar veririz” diyorlardı.
***
Şehir Tiyatroları ile ilgili tartışmayı izlerken, daha doğrusu, tartışma, müstehcen olduğu söylenen oyunlar hakkında ilk konuşmalarla başladığında neler olacağını az çok tahmin etmiştim.
Belediye yönetimi, “madem parası bizim bütçeden çıkıyor, neden biz yönetmiyoruz” düşüncesinde olacaktı tabii ki... Bu tiyatrolarda daha “muhafazakâr” bir sanat anlayışının yerleşmesi istenecekti.
Devlet ya da Şehir Tiyatroları, her ne kadar vergilerden pay alarak yaşayan yerler olsa da elbette yalnızca toplumun genel yerleşik anlayışını tatmin edecek bir sanat tarzını sahnelemeleri beklenemez.
Bu tiyatroların daha çok, gelmiş geçmiş en önemli klasikleri, evrensel bir kabul görmüş piyesleri sahnelemesi, sevilen yerli yapımların yanı sıra genç deneylere de yer vermesi, farklı arayışların örneklerini de göstermesi gerekir.
Büyük eserler ve deneysel çalışmaların özel tiyatrolarda sahnelenmesi maddi nedenlerle çok daha zor çünkü.
***
Sanatın muhafazakârı, moderni diye bir şey olmaz.
Kimi zaman bazı tiyatro oyunlarının beni bile rahatsız ettiğini açıkça söyleyebilirim. İçimden, “gerek var mı bu oyunu burada oynamaya..” dediğim de olmuştur. Ama o zaman beğenmediğiniz oyundan çıkıp gidebilirsiniz ve zaten izlenmeyen oyunların da devam etmesi pek mümkün değildir.
Seyircinin verdiği tepki zaten ister istemez yönetimi de etkiler. Kimseye zorla oyun izlettiremezsiniz.
Eğer repertuvarlara bakacak olursanız, ortalama seyircinin beğenisine hitap eden oyunların uzun yıllardır kapalı gişe oynadığını, beğenilmeyenlerin ise bir iki sezon bile dayanamadığını görürsünüz.
Terbiyeli sanat olmaz.
Sanat da, sanatçı da terbiye edilemez.
Örneğin tiyatro en basit tanımıyla gerçeğe ayna tutuyorsa, ayna gerçeğin yalnızca istediğimiz yüzünü gösteremez.
Hayatın gerçeklerini göz ardı etmek, gizlemek, bastırmak, görmezden gelmek de yalnızca kendini kandırmaya devam edenler için tutulacak bir yoldur.
Bazen bizim hoşumuza gitmeyen, bizi rahatsız eden gerçekler de bize çok şey öğretir.
Sanat biraz da bunun için özeldir.
Gerisi de iktidar mücadelesinden başka bir şey değildir.
Yorum Gönder