MİT ile yargı arasında yaşanan kriz Gülen cemaatinin AKP iktidarı ile çatışması şeklinde karşılık buldu.
Dayandığı tabanın oy desteğini AKP’ye veren cemaat, iktidardaki gücünü test etmek için hamle yapmış, yargı ve emniyeti MİT’le karşı karşıya getiren bunalım bu nedenle patlak vermiş, cemaatin durdurulması ihtiyacının AKP içinde oluşması iktidarla cemaat ilişkilerinde belirsizlik yaratmıştı.
Çatışmayı ileri götürmenin maliyetini iki taraf kısa zamanda fark etmiş, AKP-cemaat koalisyonunda doğması muhtemel arızaların önlenmesi yolunda ilk ciddi adımı Başbakan Erdoğan atmıştı.
Bir hafta önce yapılan TUSKON Genel Kurulu’nun kürsüsünü, çatışma algısına son vermek amacıyla kullanan Başbakan şöyle demişti:
“Bugüne kadar birlikte yürüdüğümüz arkadaşlarımızla, kardeşlerimizle ayrılığa düşmeden el ele, omuz omuza beraber yürümeye devam edeceğiz. Fitneye, nifaka asla prim vermeyeceğiz.”
Cemaatin önceki gün Gülen’in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üstünden yaptığı kapsamlı açıklama Başbakan’ın yaklaşımına geniş anlamda destek içeriyor.
AKP-cemaat sürtüşmesinin, vesayet savunucularının en çok işine gelecek durum olacağı öne sürülüyor.
O söz unutulur mu?
Cemaatin hiçbir resmi programın veya siyasetin parçası olmadığını, sivil bir hareket olduğunu öne süren açıklama demokratikleşme adımları atmasından ötürü AKP’nin desteklendiğini söylüyor.
Demokratikleşme adımlarında geri duruma düşülmesi hâlinde bu desteğin kaybedileceği iddia ediliyor.
Açıklamada iktidara desteğin, Silivri davalarına sahip çıkılması şartına bağlı olduğu çok anlaşılır biçimde ifadesini buluyor.
Cemaat bu açıklamayı, hakkında şüphe ve güvensizlik yaratan tüm güncel olgu ve algıları silmek amacıyla değerlendirmeye çalışmıştır.
Mesela “MİT-yargı krizi cemaatin gündemi ve ilgi alanı dışındadır... Vazifelerini yapmak durumunda olan emniyet ve yargı mensuplarının cemaat ile irtibatlandırılmaları, kasıt taşımaktadır” deniliyor.
Bu bir savunma olabilir fakat gören ve düşünen hiç kimseye inandırılamaz. Amerika’ya gittiği günlere rastlayan o ünlü kasetinde Fethullah Gülen yandaşlarına “Adliyede ve mülkiyede örgütlenin” demiyor muydu?
Bu isteğinin yerine getirilmediğini, hayata geçirilemediğini söyleyebilir mi?
Din, iktidar, laiklik
Cemaati özellikle dışarıda zor duruma sokan ifade ve basın özgürlüğü sorunları da açıklamada yer bulabilmiştir.
Anlaşılıyor ki Gülen cemaatinin bu alandaki şüphe ve suçlamalar sebebiyle rahatsızlığı gitgide artmaktadır.
Açıklamada “Cemaatin devlete sızmış bazı insanlar üzerinden intikamcı duygularla gazetecileri hedef aldığını” iddia edenler haklarını mahkemede aramaya çağrılıyor.
Gülen cemaatinin yapmak zorunda olduğu bu açıklama, iktidarla ilişkilerin ortaya çıkardığı durumların zaman zaman kamuoyunu aydınlatma gereği doğurduğunu ve bundan sonra daha çok ihtiyaç doğurabileceğini düşündürüyor.
Bu, doğası kapalı devre yaşamak olan bir topluluğun şeffaflaşma yoluna girmesi sonucunu doğurursa “hiç yoktan iyidir” deyip bundan memnuniyet duymak gerekir.
Ama işin aslı, dini cemaatlerin iktidara ortak olma hakkını kendilerinde buldukları bir iklime imkân vermemektir.
Dini cemaatleri sivil toplum örgütü diye yutturan bir sahtecilik düzeninde laiklik de sahteleşir.
Dini siyasetten uzak tutmaya mecburuz!
Yorum Gönder