Suriye’nin ‘Kuruluş’ Sorunu! - Mustafa Balbay

Suriye yönetimi kaderini, uluslararası dalgalanmaya ve her ne pahasına olursa olsun ülke içinde sıkı tutunmaya bağlamış
durumda. BM ve Arap Birliği’nin özel temsilcisi Kofi Annan şu aşamada önemli bir köprü işlevi görüyor.
Suriye’ye yönelik hedefleri daha net görmek için bu ülkenin bağımsız devlet olma sürecini ve sonrasını sütuna yatırmakta fayda var.
Osmanlı’nın dağılmasından sonra Suriye Fransız mandasında kaldı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1947’de Suriye Arap Cumhuriyeti adıyla yeni bir bağımsız devlet dünya sahnesine çıktı.
Bağımsızlık sonrası Suriye yönetimini hep darbeler belirledi. Hüsnü el Zaim, Edip Çiçekli, Şükrü el Kuvvetli, derken 16 Kasım 1970’te Hafız el Esad tek adam olarak damgasını vurdu.
Arapça “diriliş” anlamına gelen Baas Partisi de sadece Suriye’nin değil tüm Arap dünyasının kaderini değiştirmek hedefiyle varlığını yükseltti. Zira Suriye kendisini Arap dünyası içinde birleştirici bir konumda görüyordu.
Bu “birleştiriciliğin” somut denemeleri de yapıldı. 1958’de Nâsır’ın Mısır’ı ile Suriye ortak devlet oldu ve Birleşik Arap Cumhuriyeti adını aldı. Bu deneme üç yıl sürdü. 1970’te Mısır ve Suriye yanına Libya’yı da aldı, Arap Cumhuriyetleri Birliği kuruldu. 1974’te Mısır’ın İsrail’le yaptığı Camp David Anlaşması bu denemeyi de bozdu.
Esad yönetimi daha sonra Bağdat’a yöneldi, Saddam’la ortaklık anlaşması yaptı. Orada da Baas Partisi iktidardı. Ortaklığın sloganı şu oldu:
Tek parti, tek ordu!
İran-Irak savaşı bu denemeyi de boşa çıkardı.
***
Tarihin cilvesine bakın ki, Suriye’nin birleşme denemeleri yaptığı Mısır, Libya, Irak yönetimleri devrildi, geriye sadece Esad rejimi kaldı.
Bugünkü duruma bu pencereden bakınca şu yorumu da yapabiliriz:
1991’de sona eren soğuk savaştan arta kalan Ortadoğu rejimlerinden sonuncusu da sallanıyor.
“Çöl tilkisi” lakaplı baba Hafız Esad 1980’de Moskova ile 20 yıllık uzun erimli bir anlaşma yapmışken 1991’de ABD’nin 1. Körfez Savaşı’nda ustaca bir manevra ile saf değiştirmişti. Ağustos 1991’de Suudi Arabistan’da konuşlanan uluslararası gücün ilk askerleri Suriyelilerdi.
1990’da ABD’nin “terörist devletler” listesinde yer alan Suriye, 1991’de Körfez İşbirliği Konseyi’nin zirve toplantısına ev sahipliği yaptı. 1995’te de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton Şam’ı ziyaret etti.
***
O günden bugüne geldik.
Esad ailesi ayrı bir yazı konusu.
Yukarıda özetlediğimiz tarihçeyi şu perspektifle aktardık:
Bağımsız devlet ilanından sonra sağlam bir “kuruluş” temeli atamazsanız yolun devamında hep tökezliyorsunuz.
Suriye’nin geldiği noktanın özeti bu.
Türkiyemiz için de sıklıkla vurgulamak durumunda kaldığımız, “Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı kadar, kuruluş savaşı da çok önemlidir. Hatta kuruluş savaşı, kurtuluş savaşından daha önemlidir” cümlesinin anlamı da bu.
Atatürk’ü, dünyanın öteki coğrafyalarındaki salt savaş kazanan askerlerden, devlet adamlarından ayıran da bu.
Kuruluş temelleri öylesine sağlam ki yık yık bitmiyor.
Hatta yıkmaya girişeni yıkıp bitiriyor!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget