Varan 1 – Beraat ettim
SEVGİLİ okuyucularım, burada yayınlanan 26 Ekim 2011 tarihli yazımda, Fethullah’ın bana gönderdiği kısa bir mektuba yer vermiştim. Aslında bayram tebriki idi…
Bana övgüler düzüyor, ne muhteşem bir insan olduğumu (!) vurguluyordu. Amacı elbette belliydi. Başkaları gibi beni de kafakola almak .
Bu ıslak imzalı mektubu burada yayınladım, aradan bir süre geçti ve bir savcılık tebligatı elime ulaştı. ABD’de yaşayıp Türkiye’ye geri dönemeyen Fethullah bu yazım nedeniyle benden şikâyetçi olmuş, hakkımda ceza davası açılmasını istiyor ve şöyle diyor:
“Çölaşan haberleşmenin gizliliğini ihlal etmiştir. TCK uyarınca hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açılması…”
Savcıya savunmamı verdim. “Ben gazeteciyim. Bana tanımadığım kişiler tarafından gönderilen her yazı, üzerinde eğer aksine bir not yoksa yayınlanması için gönderilir. Kaldı ki, bu bir bayram tebrikidir ve haberleşmenin gizliliği gibi bir şey söz konusu olamaz…”
Savcı buna rağmen dava açtı. Yargılama İstanbul’da başladı. Bir kez de mahkemeye gazetemizin İstanbul’daki avukatı İsmail Yılmaz’la birlikte savunma verdik.
Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi birkaç gün Önce kararını açıkladı. (Esas No. 2011/652.)
“Tebrik kartı içeriği itibariyle özel hayata ilişkin olmadığı gibi, gazeteci olan sanığa YAYINLANMAMA şartı ile de gönderilmediği anlaşılmakla, atılı suç oluşmadığından BERAATİNE.”
Şimdi, Fethullah’ın ıslak imzasıyla bana gönderip sonra dava konusu yaptığı o belgeyi, bilginiz olsun diye bir kez daha yayınlıyorum. Bundan sonrası için kendisine tavsiyem, ya hiçbir gazeteciye mektup yazmasın, ya da mektubu yayınlandığı takdirde dava açmaya kalkışmasın!
Varan 2-Tazminat kazandım
Fethullah adına yayın yapan Zaman isimli bir gazete var. Bu gazetenin 8 Mayıs 2011 tarihli nüshasında “Çölaşan’a altı sıfır göndermesi” başlığı ile ve Tayyip‘in sözlerinden kurgulanan bir haber çıktı. Önce Tayyip in sözleri, sonra gazetenin yorumu (!) yer alıyordu:
” Bir köşe yazarı (paradan) altı sıfır atsınlar Taksim meydanına çıkıp anırırım dedi. Herhalde evinde anırıyordur.”
Sonra gazetenin yorumu (!) geliyordu:
“Başbakan isim vermedi ama Emin Çölaşan’ı kast ettiği şeklinde yorumlandı.”
Bu anırma olayını Tayyip sürekli söylüyor. Birkaç gün önce Tekirdağ’da yine aynı masalı okudu. Ancak isim vermediği için kendisini dava edemiyoruz. Onun düzeyini (!) bir tarafa bırakıyorum.
Fethullah’ın Zaman gazetesi, hayali anırma olayına durup dururken benim ismimi katmıştı.
Avukatım Serhan Özdemir gazeteyi mahkemeye verip tazminat davası açtı.
Ben hiçbir zaman böyle bir söz söylememiş, hiçbir yazımda anırmaktan falan söz etmemiştim. Tamamen uydurma, yalan ve iftira idi.
Dava açtık, bu yazdıklarını yargı önünde kanıtlamalarını istedik. Yalan olduğu için kanıtlayamadılar.
Ankara 13. Asliye Hukuk mahkemesi dosyayı inceledi ve davayı karara bağladı.( Esas no. 2011/226)
Zaman gazetesi bu yalan haber nedeniyle bana üç bin lira tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Her gün Allah peygamber diyenlerin nasıl utanmadan yalan söyleyip iftira attıkları, yargı kararıyla belgelenmiş oldu.
Bu paranın bir kuruşu bile benim cebime girmeyecek.
Sadece Zaman’ın parasıyla Serhan Özdemir ve başka dostlarla birlikte bir restoranda rakı balık yapacağız, kadehimizi Zaman Gazetesi için kaldıracağız.
O bir duble rakı bana ilaç gibi gelecek.
Varan 3-Zaman sansür istiyor
Sevgili okuyucularım, şimdi sırada bir başka Zaman davası var. Burada benden ve Sözcü’den 20 bin lira tazminat istiyorlar.
Ancak her nedense bu davayı Asliye Hukuk değil. Asliye Ticaret Mahkemesinde açmışlar.
Adına Zaman denilen bu gazetenin bayi satışı, yani gerçek satışı 22 bin dolaylarında. Günlük satış ortalamasını ise şimdi bir milyonu geçmiş gibi gösteriyorlar! Ben de bunu burada bazen yazarım, sorular sorarım, ancak bir tek yanıt veremezler.
Peki bu iş niçin böyledir?.. Çünkü
Zaman gazetesi, her gün Türkiye nin dört bir yanında beleş dağıtılır. Oysa böyle bir milyon gazetenin her gün parasız dağıtılması, asla mümkün değildir. Buna hırsız Suudi Arabistan Kralının parası bile yetmez. O ıhalde işin içindeki tılsım (!) nedir?
Bunlar “Biz bu gazeteyi abone sistemiyle dağıtıyoruz. Abonelerimiz var” diyorlar. “Açıkla kardeşim şu abonelerin isimlerini” diyorum, ses veremiyorlar.
İşte, dava konusu ettikleri yazımda bunları yazıyorum.
***
Tüm AKP yandaşları gibi, Fethullah‘ın Zaman gazetesi de son derece “Özgürlükçü (!)” görünür. Başta fikir ve ifade özgürlüğü olmak üzere bunlar -kendiişlerine geldiği sürece- her türlü özgürlüğün savunucusu (!) rolüne bürünür.
Şimdi size çok, ama çok ilginç bir gerçeği, bunların dava dilekçesinden aktarıyorum. Aynen şöyle diyorlar:
“Davalılar (Sözcü ve ben) Zaman Gazetesinin her gün beleş dağıtıldığını iddia ederek reklam verenleri olumsuz etkilemeyi ve reklam gelirinden mahrum kalmasını sağlamayı amaçlamışlardır.
Gazetemiz beleş dağıtılmamaktadır. Bunu ispat etmeleri gerekir.” (Avukatımız İsmail Yılmaz basın kuruluşlarının resmi satış rakamlarını mahkemeye sundu ve yazdıklarımı kanıtladı.) Ayrıca şöyle diyorlar ki, tam bir komedi! Okuyana “El insaf’ dedirten cinsten!
“Yazıda gazetemiz için “Fethullahçı” yaftalamasında bulunmuştur.”
(Demek ki Fethullahçı olmayı hakaret kabul ediyorlar! Ne ayıp!)
Ve en çarpıcı olan son bölüm! Mahkemeden ne istediklerine bakar mısınız:?
“Davalıların Zaman gazetesinin beleş, bedava dağıtıldığı şeklinde yayın yapmaması yönünde mahkemenizce ihtiyati tedbir kararı verilmesine…”
Mahkemeden resmen yasak-sansür istiyorlar. Basın özgürlüğünü ayaklar altında çiğnemeye kalkışıyorlar. Amaçları, kendileri için olumsuz ama gerçekleri aktaran yazı yazanları böyle davalar açıp uğraştırmak, sindirmek!
Bu “Özgürlük havarilerinin” gerçek yüzü işte budur.
İlkinde Fethullah’ın açtırdığı ceza davasından beraat ettim, ikincisinde Zaman Gazetesinden tazminat kazandım, bu son dava ise devam ediyor. Bitince sonucunu sizlere duyuracağım.
İşte görüyorsunuz!.. Sadece gazetecilik yapmıyoruz, başka işlerle de uğraşmak zorunda kalıyoruz!
Yorum Gönder