Helal olsun, nasıl da bildiler! - Mustafa Mutlu

Bundan yaklaşık 40 gün önce, yani 6 Mart’ta yayınlanan, “Birileri Yine Düğmeye Bastı” başlıklı yazım aynen şöyleydi:
“Star yazarı Ahmet Kekeç ve Taraf’ın ‘bavulcu muhabiri’ Mehmet Baransu çok önemli iddialarda bulundular...
28 Şubat süreciyle ilgili soruşturmanın derinleşeceğini ve bazı önemli gazetecilerin tutuklanacağını öne sürdüler...
Hatta Mehmet Baransu bir adım daha ileri giderek, ‘tutuklanacak gazeteciler’in listesini bile verdi. (Onunla aynı suçu işlememek için yayınladığı listedeki isimleri vermiyorum.)
İddiasını da ‘Ankara’nın siyaset koridorlarında şu sıralarda konuşulan söylentilere’ dayandırdı. Bununla da kalmadı elbette:
Daha açılmamış davanın yargıçlığına soyunarak, isimlerini verdiği gazetecilerin, (kendisine göre) suçlarını (!) da tek tek sıraladı!
Ve yazısını şu hükümle bitirdi:
‘Bu orduyu ihtilallere siz hazırladınız. Patronlarınız ihaleleri paylaşma kararı verirken, ülkeyi soyarken sizler de ‘efendileriniz’ adına hükümetler kurup yıktınız. ‘İrtica’ bahanesiyle ülkeyi soydunuz.
Bunun hesabını da er ya da geç siz vereceksiniz...’
Sırayla gidelim:
1) Bu konunun; iktidara yakınlığıyla bilinen Star ve cemaate yakınlığıyla bilinen Taraf gazetelerinde aynı anda gündeme getirilmesi; birilerinin yine bir yerlerden düğmeye bastıkları izlenimi veriyor.
2) Taraf muhabiri, iddiasını, ‘Ankara’nın siyaset koridorları’na dayandırarak, yasalar gereği ‘gizli yürütülmesi gereken’ bir hazırlık soruşturmasının, siyaset malzemesi haline geldiğini de itiraf etmiş oluyor.
3) Ve her iki yazar da hazırlık soruşturmalarının gizliliğini düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 285’inci maddesini ihlal ediyorlar... Bu maddenin ilgili fıkraları aynen şöyle:
‘Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (...) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.’
4) Yine iki yazar da; henüz hazırlık soruşturması aşamasında olduğu söylenen bir konuda ‘hüküm’ vererek, ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ ediyorlar... TCK’nın 288’inci maddesi bu konuda da şöyle diyor:

‘Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.’
***

Öne sürülen iddialarla ilgili tek satır yazmıyorum; yazmam...
Çünkü bırakın iddianameyi; henüz soruşturmanın ne aşamada olduğunu bile bilmiyoruz!
Ama birilerinin bu konuda açılması olası bir davayı etkilemeye kalkıştıkları açıkça ortada...
Bunlara verilmesi gereken cezalar da Türk Ceza Kanunu’nda yazılı...
Bakalım; savcılar ve yargıçlar, kendi yerlerine göz dikip yargıçlığa ve savcılığa soyunan...
‘Masumiyet karinesi’ni yok sayıp kendileri gibi düşünmeyenleri suçlu ilan eden...
Ve isimlerini yayınlayanlar hakkında nasıl bir tavır takınacak?”
***

Bu arkadaşlar; dün başlayan 28 Şubat’la ilgili soruşturmayı, ta o tarihte haber verdiler. Şimdi bekleyip, diğer öngörülerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini göreceğiz...
Tamam; bu arkadaşlar koca bir “Helal olsun”u hak ediyorlar da...
Çok merak ediyorum; acaba sayın savcılar, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” konusunda nasıl bir tavır takınacaklar?
*****

DENİZLİ!
Yarın (14 Nisan Cumartesi) Denizli Atatürkçü Düşünce Derneği’nin misafiri olarak Denizli’de olacağım...
Önce saat 14.00’te Esnaf Sarayı Toplantı Salonu’nda “Demokrasinin Neresindeyiz” başlıklı bir sunum yapacağım. Ardından da “Rica Etsem Saçımı Okşar mısınız?” ve “Sonra Hayat Yeniden Başlar”ı imzalayacağım.
Denizli’deki ve yakın illerdeki tüm dostlara duyurulur...
*****

Günün Sorusu
Ne ilginçtir ki; aşırı dolan cezaevlerini boşaltmak için çıkarılan Şartlı Tahliye Yasası’nın uygulanmaya başlanmasından sadece 24 saat sonra, cezaevlerini dolduracak yeni bir operasyon başlatıldı... Sorum Adalet Bakanlığı’na:
Ne büyük tesadüf değil mi?
*****

Kaç kişi bu durumda?
Tokat Belediyesi’nde sekiz yıldır Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Sefer Bayın, ülkemizdeki çok önemli bir sorunu gündeme taşıyan bir itirafta bulunmuş...
Sefer Bey sekiz yıl önce başkanlığını AK Partili Adnan Çiçek’in yaptığı Tokat Belediyesi’nde Başkan Yardımcısı olarak göreve başlamış...
Beş yıl boyunca bu görevi yapmış.
2009 yılı haziran ayında, kent içerisinde yapılan Erdoğan Gürbüz Parkı’nın kesin kabulünü, eksiklikler olduğu için onaylamamış. Bu yüzden Başkan Çiçek ile araları açılmış...
Sonra görevden alınmış ama Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açarak geri dönmüş...
Diyor ki:
“Bu olaydan sonra bana hiçbir şekilde görev verilmedi. Halen başkan yardımcısıyım ama bomboş oturuyorum. Her gün işime gelip gidiyorum. Ama belediyeye en ufak katkım yok. Her ay 4 bin 295 lira maaş alıyorum.”
***

Ne yazık ki Sefer Bayın, bu konuda “tek” değil... Belediyeler, bakanlıklar onun gibi “kızaktaki eleman”larla dolu!
Acaba onun durumunda kaç personel olduğunu, devletin vergisiyle kaç kişiye boş yere maaş ödendiğini bilen bir Allah’ın kulu var mı?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget