Tam da cuk oturdu.
Kültürel bilinçaltından söz etmiştik.
Örneği haberlerden geldi.
İçişleri Bakanı ile vatandaş arasındaki ‘takla olayı’.
Bakanı gören vatandaş ‘Sizi gördük, sevindik’ diyor.
Bakan da kendi üslubunda takılıyor: Nerden belli sevindiğin? Bir takla at da görelim ya da oyna bakalım!
Vatandaş da davul zurna eşliğinde oynuyor.
Olay bu. Yazılıp çiziliyor.
Bakan-vatandaş ilişkisinin kültürel bilinçaltı işte bu.
Bakan yüksek yetkili.
Vatandaş onun buyruğunda tebaa.
İkisi de bunu biliyor.
Aralarındaki ilişki ‘yurttaşlık bilinci’ne dayanmıyor.
Yurttaşlık bilincinde ikisi de eşit.
Bakan seçilmiş yurttaş. Vatandaş seçen yurttaş.
Bu bilinç olmayınca bilinç dışı ikisine de egemen oluyor.
Bakan istiyor.
Vatandaş isteneni yapıyor.
İtaat kültürünün açık bir örneği.
Şaşmayalım. Görelim.
***
Bırakalım bir bakanla bir vatandaşı. Parlamentoya bakalım.
Başbakan ne isterse o oluyor.
Kendi partisinin milletvekilleri çoğunlukta.
Başbakan ‘olsun’ derse oluyor.
Başbakan ‘olmasın’ derse olmuyor.
Bu durum neyi anlatıyor?
Anlattığı ‘kültürel bilinçaltı’dır.
O başbakandır.
İstediği yapılmalıdır.
Yapılmazsa unutmaz, not eder, acısını çıkarır.
Milletvekilleri bunu biliyor.
Demokrasi bu mudur?
Elbette değildir ama demokrasi kimin umurunda?
Seçim yapılıyor mu? Yapılıyor.
Seçim kazanılıyor mu? Kazanılıyor.
İşte demokrasi budur.
Haddini bil. Oturduğun yerde otur.
Toplum, sorunların temelini göremiyor.
Toplum, sorunların ucuyla oyalanıyor.
Adalet sorunu.
Eğitim sorunu.
Sağlık sorunu.
Tarım sorunu.
Üretim sorunu.
Zenginlik-fakirlik sorunu.
Bu sorunların temeli ‘neyin iktidar olduğu’ sorunudur.
‘Yurttaşlık bilinci’ iktidar olursa başka bir açı vardır.
‘Kültürel bilinçaltı’ iktidar ise başka bir açı vardır.
Olay böyle görülünceye kadar hiçbir toplumsal sorun doğru yerine oturamaz, doğru çözüm bulunamaz.
Sorun, neyin iktidar olduğudur.
Sorun, kimin neyin iktidarını temsil ettiğidir.
Yazılıp çizilmenin, hopurup köpürmenin etkisiz kalması bu nedenledir.
***
Muhalefet.
Kendi içinde o da kendi ‘kültürel bilinçaltı’nı yaşıyor.
Neyi temsil ettiğine tam karar verememek.
Kadrolarının ikbal kavgasına yön verememek.
Yeni bir ufuk yaratamamanın sıkıntısını aşamamak.
Geleceğe ilişkin ikna edici projeler sunamamak.
Bütün güç potansiyelini ortak toplumsal güce dönüştürememek.
Muhalefetin ‘kendi kültürel bilinçaltı’nı çözememek.
Etkisizliği bundan.
Temsil yeteneğini kendisi güçsüzleştiriyor.
İktidarın bu durumdan ustaca yararlandığını görmek gerekir.
***
Kültürel bilinçaltını görmek zorundayız.
Burada inanıp rahatlamak var. Burada geleneği sürdürüp kabul görmek var. Burada alışkanlıkları bozmamak var.
Burada gücü kabul edip boyun eğmek var. Burada güçlüye sığınmak var. Burada kendi çıkarının üstüne kıvrılmak var. Burada sorumluluktan kaçmak var. Burada her şeyi başkasından beklemek var.
Bu temelde varılacak yer, en iyi olasılıkla burasıdır.
Daha kötü koşullara gitmek de bu yolun ucudur.
Bunun yerine ‘kültürel bilinç’i koymak zorundayız.
Kültürel bilinç, toplum yaşamında ‘yurttaşlık bilinci’dir.
‘Yurttaşlık bilinci’nde sorgusuz itaat yoktur.
‘Yurttaşlık bilinci’nde sorumsuzluk yoktur. Yan çizme yoktur.
‘Yurttaşlık bilinci’nde güce boyun eğmek yoktur.
Takla atmak yoktur.
Göbek kıvırmak yoktur.
Korkup el bağlayıp baş eğmek yoktur.
Birisine sığınmak yoktur.
Gerçeklerden kaçmak yoktur.
Kaçıp saklanmak yoktur.
Yurttaşlık bilincinde, adam olmak vardır.
Adam gibi yaşamak vardır.
Ölünecekse adam gibi ölmek vardır.
Yorum Gönder