Futbolumuza Vurulan Yeni Bir Darbe ya da Play Off - Deniz Kavukçuoğlu

Hangi spor yazarıydı, şimdi anımsayamıyorum, daha “play off” konusu ilk ortaya atıldığı gün, “Bu işin sonu karakolda biter!” diye yazmıştı. Haklı çıktı. Pazartesi akşamı Beşiktaş’ın kendi sahasında Galatasaray’la yaptığı karşılaşmada olaylar çıktı, dört seyirci maçın bitmesine beş dakika kala sahaya girince oyun tekme, tokat, koltuk kırıp sahaya atma, küfür gibi bir spor karşılaşmasında görülmek istenmeyen çirkinliklerle sona erdi.
Beşiktaş yandaşları, hakem Hüseyin Göçek’in takımları aleyhine çaldığı yanlış düdüklere, yardımcılarının hatalarına öfkelenmekte haklı olabilir. Fakat bu haklılık yukarıda sayılan çirkinliklere gerekçe olmamalıdır. Ne var ki olmuştur ve olanlar nedeniyle Beşiktaş büyük olasılıkla iki maçlık saha kapatma cezası alacak, takım iki “play off” maçını kadın ve çocuklara oynayacaktır.
Türkiye 1. Futbol Ligi, şimdiki adıyla Süper Lig şampiyonu, bu ligin ilk kurulduğu 1959 yılından bugüne kadar ligi oluşturan takımların aralarında yaptıkları ikişer maçta kazandıkları puanlar hesaplanarak belli olmuştur.
Lig sona erdikten sonra birinci olanın şampiyon olarak kabul edilmeyip ilk sıralardaki üç ya da dört takıma ayrıca karşılıklı ikişer maç oynatarak en fazla puan toplayanı şampiyon ilan etmeyi hedefleyen “play off”, dünya futbolunda hiç denecek kadar az uygulanan, ancak lige katılan takım sayısının çok az olduğu İskoçya gibi ülkelerde görülen bir yöntemdir.
On sekiz takımlı bir ligde “play off” ile şampiyon belirlemek ancak Türkiye gibi aklı evvellerin işi olabilirdi, öyle de oldu. Başlayan şike soruşturmaları ve açılan dava karşısında çaresizliğe ve şaşkınlığa düşen, duruma bırakın egemen olmayı, doğru dürüst bir çözüm önerisi bile getiremeyen Türkiye Futbol Federasyonu, bir yandan paçaları tutuşan Kulüpler Birliği, öbür yandan da “zarar ederim” telaşındaki Lig TV’nin baskılarıyla “play off” yöntemini futbol dünyamıza soktu.
Henüz ikinci maç oynanırken bu yöntemin sinirleri zaten pek sağlıklı olmayan futbol seyircisinin sinirlerini büsbütün gerdiği görüldü. Sinir gerginliği yalnızca Beşiktaş’a özgü bir durum değildir, aynı durum Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor için de geçerlidir. Şike davası dört kulübü de etkilemiş, aralarındaki tartışma ve sürtüşmeler yandaşlarını da etkilemiştir. Benzer gerginlik alt grupta oynayan takımlar ve yandaşlarında da göze çarpmaktadır. Bu gergin ortamda ligi “play off” ile uzatmak ülkemiz futboluna vurulan, olumsuz etkisi belki de uzun yıllar sürecek bir darbedir.
Türkiye’de futbol takımı yandaşlığı milyonlarca insan için bir “kimlik edinme” yoludur. Bursaspor, Trabzonspor, Eşkişehirspor gibi kentle özdeşleşen kulüplerin yandaşlarının takımlarına olan “fanatik” bağlılıklarını anlamak görece kolaydır. Dışarıdan örnek verilmek gerekirse, Almanya’nın Schalke 04 takımı madenci geleneğinden gelirken, Bayern München bir varsıllar kulübü olarak bilinir. Roma’nın iki takımından Lazio Roma faşist gelenekten, AC Roma ise sol gelenekten gelen kulüplerdir. İspanya’da Real Madrid bir İspanyol, FC Barcelona ise bir Katalan takımıdır. Bu takımların yandaşlığında sınıfsal, siyasal, ideolojik, etnik aidiyetler rol oynayabilir. Ne var ki bu yandaşlık bir “kimlik edinme” kapısı/yolu değildir, belirgin kimlik zaten mevcuttur.
Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın milyonlarca yandaşı “heterojen/kendi içinde uyumsuz” gruplardan oluşur. Bu yandaşların çok büyük çoğunluğu ise Fenerbahçelilik, Galatasaraylılık, Beşiktaşlılık üzerinden bir kimlik edinmişlerdir. Davranışları hep bu kimliği korumaya yöneliktir. Stadyumlara “ölmeye” ya da karşı takımı “gömmeye” gelirler. Kulüplerinden başka bir değerleri yoktur; “Senden başka neyim var benim” diye bir ağızdan şarkı söylerler. Kendilerinden başka herkes en ağır küfürleri, sopalanmayı, hatta öldürülmeyi hak eden birer düşmandır. Olanak bulsalar maçlara kasap satırları, döner bıçakları, sustalı çakılarla geleceklerdir. Onlar için rakip takımın otobüsünü taşlamak, rakip takımın yandaşlarını dövmek, yaralamak olağandır. Sahaya çakmak, dolu su şişesi, taş fırlatarak ya da koltuk atarak rakip takımın teknik direktörünü, oyuncularını yaralamak alışılageldik eylemlerdir.
Türkiye’deki futbol seyircisinin büyük çoğunluğunun ruhsal yapısı budur. Bu ruhsal yapıdaki seyirciyi çeşitli rezilliklerin damgasını vurduğu bir sezonun sonunda altı kez daha stadyumlara çağırmak rezilliklere rezillik katmaktan başka bir şey değildir.
Dileriz, bundan sonraki “play off” maçları kazasız belasız geçer de hem kendimizden hem de dünyaya karşı utanmak durumunda kalmayız.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget