Emekli Orgeneral Çevik Bir’in tutuklandığı dava sürecinde yeni bir “cadı avı” başlayacağı korkusu esiyor.
Bu korkuyu yoğun olarak yaşayanlar arasında daha önce Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları bahanesiyle linç tahrikçiliği yapanlar özel bir yer tutuyor.
Şimdi cadı avı yanlışının tekrarlanmasını önlemeye çalışıyorlar.
Bu telâşları “merdi kıpti” örneğindeki gibi eski günahlarının itirafını ele vermektedir.
Hesaba çekilmesi gerekenler, 28 Şubat kararlarını oluşturan MGK’nın aktörleri değil o kararları uygularken hukuktan sapanlar, mağdurlar yaratanlardır.
Yargı soruşturma yaparken bu sınırları aşmamaya özen göstermeli, telkinlere tahriklere kapılmamalıdır.
Türk Ordusu’nun darbe geleneğinden koparılması kesin ihtiyaç haline gelmişti.
Bu ihtiyacı giderecek yargı operasyonları pek çok hukuk ve insan hakları ihlâlleri eşliğinde gerçekleştirildi.
Bedelini suçlananlar ve aileleri ile birlikte Türkiye de devlet olarak ödüyor.
Darbecilere ibret
Mesela Ankara’nın, Ergenekon ve İrticayla Mücadele Planı davalarının firari sanıkları olan Bedrettin Dalan, Çağdaş Eğitim Vakfı eski Başkanı Gülseven Yaşar ve Emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın yakalanmaları için Interpol’e yaptığı “kırmızı bülten” çağrısı geri çevrilmiştir.
Interpol Genel Sekreterliği, söz konusu kişilere yöneltilen suçlarla ilgili gerekçelerin ikna edici olmadığını öne sürerek Türkiye’nin talebini reddetmiştir.
Bizim için yüz kızartıcı bir karardır.
Interpol adeta mahkemeyi yargılayıp mahkûm etmiştir. Kendince suçlamayı hukuksuz bulduğunu göstermiştir.
Velev ki darbecilere etkili ibret yaratmak gayretiyle olsun, cadı avının asıl davaya ve büyük mesaja zarar verdiği anlaşılmıştır.
Bu kazançtır.
Çünkü o karambolde iftiraya uğrayanların acıları zor da olsa zamanla unutulacaktır ama darbelere karşı toplumda oluşan ret duygusunun etkileri rejim için uzun vadeli güvence oluşturacaktır.
Başbakan önceki gün “Artık erken kalkan darbe yapamayacak” diyordu.
Bu sözü doğrudur.
O nedenle “darbecilere göz dağı vereceğiz” diye hukukun sınırlarını aşmak için kabul edilebilir bir mazeret kalmamıştır.
Bundan sonraki zorlamaların artık suçla cezayla, adaletle, ibret yaratma niyetiyle ilgisi olamaz. Sadece siyasi çıkar hesaplarıyla açıklanabilir.
Demirel’in durumu
Mesela 28 Şubat döneminin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i hedef gösterenlerin intikam ve siyasi menfaat dışında bir hesabı olabilir mi?
Sorumsuzluk ilkesi Cumhurbaşkanı’nı koruyor. Tanınmış Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Demirel’in bu korumaya bile ihtiyacı olmadığı fikrindedir.
Sebebini merak edenlere de MGK’nın Anayasa’daki yerini göstererek şu hatırlatmayı yapıyor:
“MGK Anayasa’da yürütmenin içinde. Sivillerle askerlerin buluştuğu bu kurul tavsiye niteliğinde görüşler bildirir. MGK’dan hemen sonra ‘olağanüstü hal’ ve ‘sıkıyönetim’ bölümleri geliyor.”
Prof. Teziç bu sıralamanın mesajını şu ifadelerle açıklıyor:
“Sistem yöneticilere ‘sorunu çözün ve olağanüstü hâl tedbirine mecbur düşmeyin’ demek istiyor. Demirel Anayasal görevini yerine getirmiştir. Pasif kalsaydı görevini ihmal durumuna düşecekti.”
Yargıyı intikam kılıcı olarak kullanmak isteyenlere özel yetkili savcıların ve medyanın cesaret vermemesi gerekiyor.
Yorum Gönder