Pazar günü Bursa’da partisinin il kongresinde konuştu.
Tipik bir RTE konuşması. Üç aşağı beş yukarı aynı içerikte.
Övündü ve tabii, muhalefete, kendi
gibi düşünmeyenlere ağız dolusu saldırdı.
14 Ağustos 2001’de AKP’yi kurarken üç temel kurala kesinlikle sadık kalacaklarını söylediğini ve o gün bu gündür bu üç ilkeden ödün vermediklerini gerine gerine yineledi.
Üçüncü temel ilkeye göre, “dinsel ayrımcılık yapmayacaklardı”.
Bugüne dek hemen her konuşmasında Müslüman, Yahudi, Hıristiyana, hatta ateistlere ayırımcı gözle bakmadıklarını, altını çizerek tekrarlayan RTE, Bursa konuşmasında bu kez, ayrımcılık gözetmedikleri inançları sıralarken ateistlerden söz etmekten özenle kaçındı.
***
Çünkü; Başbakan’ın inançlar arasında ayırımcılık yapılmadığını söylediği pazar günü, Hürriyet gazetesinde yayımlanan haber, bir ateistin başına gelenleri içeriyor.
Haberde adı geçen Türk, bu ülkenin yetiştirdiği uluslararası bir şöhret, dünyaca ünlü piyanist ve bestekâr Fazıl Say!
Konser vermek için gittiği New York’ta artık bu ülkede yaşayamaz hale geldiğini, güçlü bir olasılıkla Japonya’ya yerleşeceğini nedenleriyle açıkladı.
Fazıl Say’ı ülkesini terk etmeye zorlayan nedenler; Batı’ya gidiyor gibi görünen ülkemizin aslında Doğu’ya koştuğunu kanıtlayan, Başbakan’ın “muasır medeniyet seviyesine” eriştiğini iddia ettiği Türkiye için yüz karası saptamalar.
Halkın yüzde 1’ine hitap eden klasik Batı müziği icra edenlere son zamanlarda düşmanca yaklaşımların arttığını, Türkiye’de kendini “plajda kum tanesi gibi”; müziğiyle, düşünceleriyle, inancıyla tamamen yabancı hissettiğini, dışlandığını söylüyor Fazıl Say...
Gitsin klasik Batı musikisi! Gelsin Orhan Gencebay’ın Arap musikisinden devşirme arabesk şarkıları…
Gitsin dünyanın alkışladığı Fazıl Say’ın besteleri.
Gelsin adı magazin sayfalarından eksik olmayan Nihat Doğan’ın türküleri...
Kafa bu!..
***
Aslında RTE’nin ülkeye sindirdiği zihniyete yandaş, yalaka olanlar, Fazıl Say’ın kişiliğinde Batı musikisine olan kinlerini, duygularını sergiliyorlar.
Bu kafa, bu zihniyet, Batı uygarlığını yol, fabrika yapmak ve kravat takmakta görenler; Batı musikisine halkın daha fazla yaklaşımına uğraşacakları yerde, değerine ve önemine fiske vuramadıkları Fazıl Say’ın bu ülkeden kaçmasını sağlayacak başka bir silaha, RTE’nin hemen her alanda muteber kıldığı bir silaha, din silahına başvurdular.
Başbakan Bursa’da Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, daha önceleri söylediği gibi ateistlere ayrımcılık yapmadıklarını, yapmadığını bir kez daha ilan ettiği gün:
Fazıl Say “ateistim” dedi ya da Ömer Hayyam’dan benzeri içerikte bir dörtlüğü Twitter’da yazdı diye yine Twitter’da binlerce ağza alınmayacak sözcükle saldırılara maruz kaldığını açıkladı.
Kimler mi bu saldırganlar Başbakan?
Nihat Doğan gibi türkücüler, arabesk şarkıcı üreten Erol Köse gibiler, Şamil Tayyar gibi partisinden milletvekili olanlar!..
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na AKP’li Belediye Başkanı’nın alışılmışın dışında müdahalesine destek verdiğini söyleyerek sanata ve sanatçıya verdiği değeri kanıtlayan bir Başbakan’dan Fazıl Say’a yapılan çirkin saldırıları kınaması zaten beklenmezdi!
Daha önce Say’ın ülkeyi terk etmesi olasılığı gündeme gelince, “Giderse gitsin” diyerek adeta onay veren bir Başbakan’dan, ateist suçlamasıyla Say’ın uğradığı saldırılara karşı çıkacağını beklemek de abesle iştigal etmekti.
On yıldır iktidarda olan, Bursa’da Türkiye’nin AKP sayesinde Batı çağdaşlığını yakaladığını söyleyen ve heyhat:
Bir gün, ama bir gün olsun operaya, baleye, tiyatroya, filarmoni orkestrası konserlerine gitmeyen RTE ve RTE’gillerden Fazıl Say’ı savunmaları, ülkeyi terk etmemesini sağlayacak girişimler yapmaları beklenebilir miydi?
***
Japonya’ya gider Say, yerleşir.
Japon halkı, hükümeti, basını;
Türk hükümetinin değerini bilemediği, Türkiye’den kaçmak zorunda kalan Fazıl Say ülkelerinde yaşamayı yeğlediği için, her vesile onur duyduklarını açıklar ve kültürel, sanatsal ayıbımızı yüzümüze vurabilir.
RTE ve RTE’gillere ne gam!
Yorum Gönder