Türkiye’de adeta her yer mahkeme.. Türkiye adeta her gün mahkeme..
Dün gündem biraz ekonomiye döndü. Başbakan’ın teşvikleri açıklayan gösterişli basın toplantısı havayı değiştirdi.
Kabuk bağlamış yaraları kaşıyıp geçmişten hınç üretmek, intikam duygularını kışkırtmak, bu yolla toplumu kutuplaştırmak kolay oy devşirme yöntemi olabilir ama sürdürülebilir değildir.
İktidar önderleri, hayatın ilgi bekleyen ekonomi, yatırım, üretim, istihdam gibi gerçek sorunlarına daha fazla zaman ayırmalılar.
Mesela Başbakan’ın dün açıkladığı teşvik normları “iktidarın değişmezleri” gibi algılanmamalı, iş dünyası, siyaset ve bilim çevrelerinde tartışılmalı, ihtiyaçlar yönünde sürekli yenilenmelidir.
İktidar ekonomik performansıyla övünmeyi hak ediyor ama bunu The Economist dergisinin belirttiği gibi kibir çizgisine taşıyarak abartmak gerekmiyor.
Çünkü enflasyon yükselme eğilimi gösteriyor, cari açık akılcı müdahale bekliyor. Tasarruf arttırılamadığı için de ekonomi yabancı sermaye girişine muhtaç durumda.
Ceremesi ağır oldu
Dün açıklanan teşvikler, teorik olarak aranan kanın bulunduğu duygusunu veriyor. Tabii uygulamayı beklemek, gerçekleşmeleri gözlemek gerekecek.
Yalnız konuştuğum uzmanlar teşvikte Türkiye’nin çok zaman kaybettiğini düşünüyor.
AKP iktidarı Kemal Derviş’in politikalarına sadık kalarak istikrarlı bir büyüme temposu yakaladı.
Bunda bütçe disiplini sağlayan mali reforma ve bankacılığı güçlendiren mali sektör reformuna bağlı kalınmasının önemli payı vardır.
Ama Kemal Derviş’in planı iki değil üç ayak üstüne kurulu idi ve üçüncü ayak, ekonomik büyümenin asıl döviz kazandırıcı alanlarda gerçekleşmesini hedef tutuyordu.
AKP iktidarı işte bu üçüncü ayağı ihmal etti.
Hatta ters yola girdi. Ekonomik büyümeyi ithalâtla sağladı. Bunun ceremesi, cari açığın sürdürülemez rakamlara, özel sektörün dış borcunun 50 milyar dolardan 220 milyar dolara yükselmesi oldu.
Üretmeyi hatırlamak...
Yürürlüğe giren teşvik sistemi, Derviş planının ihmal edilen üçüncü ayağını çalışır hale getirecek mi? Vazgeçmemek lâzım. Çünkü kolay olmayacak.
Teşviklerin yabancı yatırımcılar için cezbedici olması rekabetle ilgili sorunlarımızı hafifletir belki ama asıl zorluk şu:
Türk girişimcisini, alıştığı kolay kazançlardan vazgeçirip üretmenin meşakkatli yollarına yeniden çıkmaya nasıl ikna edeceğiz?
Çünkü sanayi geleneğinden gelmiş pek çoğu bugün çok mutlu; ithalâtçı oldular, gayrimenkul yapıp satıyorlar, para sayıyorlar.
Gecikmiş bile olsa bu teşvik hamlesi doğru bir adımdır.
Herhalde içinde girişimcilik ateşi yanan yeni sanayicilere şevk ve cesaret verecektir.
Prof. Kuzu’dan itiraz var
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu aradı.
Önceki gün Evren ve Şahinkaya’nın geçici 15’inci maddenin sağladığı dokunulmazlıktan yararlanmaya hakları olduğunu savunan avukatların Prof. Kuzu’nun kitabını kaynak gösterdiklerini yazmıştım.
Çünkü Kuzu kitabında geçici 15’in her türlü sorumluluğu ortadan kaldıran “kalıcı bir geçici hüküm” olduğunu söylüyordu.
Kuzu telefonda “Bu koruma, geçici 15’inci madde yürürlükteyken geçerliydi. Halk oyu ile kalktı ve yargı yolu açıldı” dedi.
Peki, yürürlükten kalkan bir hükmün, sanık aleyhine geriye işletilmeyeceği ilkesi ne olacak?
Yorum Gönder