PAZAR günkü yazımızda,Atatürk’ün 1937’de Suriye Başbakanı Cemil Mardam’la yaptığı görüşmede söylediklerini, Amerikalı yazar Griffin Tarpley’in İran’da yayınlanan mülakatı bağlamında yazıya geçirmiştik. Atatürk’ün bugüne kadar üstü örtülen bu konuşmasında sarsıcı birkaç mesaj iç içedir.Okuyucularımızın yoğun başvuruları,bu konuşmanın maddeler halinde ve herkesin anlayacağı şekilde açıklanmasını istemektedir.Bence de yerinde bir istektir. Şimdi o açıklamayı yapacağım.Nasıl yapacağım?Üniversitede verdiğim derslerden birinde bir felsefe veya tarih metninihangi kıstaslarla, nasıl açıklıyorsam öyle yapacağım.
ATATÜRK’ÜN VERDİĞİ MESAJLAR
Atatürk, o tarihî konuşmasında genelde dünyaya, biraz özelde İslam dünyasına ve çok özelde de Türkiye’ye hayatî mesajlar vermektedir.Konuşmadan zorunlu olarak çıkan o mesajlar şöyle sıralanabilir:
1. İslam dünyasının meseleleriyle ciddi biçimde ve aralıksız ilgilenmekteyim.İslam milletleri arasındaki kardeşlik,mutlaka kurulacak ve işletilecektir.Bunun için atılacak ilk adım, müslüman ülkelerin bağımsızlıklarını sağlama kolacaktır:Şu anda gerekenleri tam yapamıyorsam,bu, Misakı Millî hudutları içinde tam bağımsız bir devleti oturtup gereken gücü kazanmak içindir.Anadolu’da ‘Türkiye’ kavramını öne çıkararak işe başlamamın sebebi iştebu gerçekçiliktir. Aksi halde, benden öncekilerin,Enver Paşa ve benzerlerinin ‘panislamizm’, ‘pantürkizm’ hayalciliklerinin uğradığı akıbete yani hezimete uğrarız.
Şu anda gerekenleri tam yapamıyorsam, bu, Misakı Millî hudutları içinde tam bağımsız bir devleti oturtup gereken gücü kazanmak içindir. Anadolu’da ‘Türkiye’ kavramını öne çıkararak işe başlamamın sebebi işte bu gerçekçiliktir. Aksi halde, benden öncekilerin, Enver Paşa ve benzerlerinin ‘panislamizm’, ‘pantürkizm’ hayalciliklerinin uğradığı akıbete yani hezimete uğrarız.
2. Anadolu’daki işimiz biter bitmez, müslüman ülkelerin bağımsızlığını sağlamak üzere harekete geçeceğiz: Bu meyanda ilk işimiz, bitişik komşularımız Suriye ve Irak’ın bağımsızlıklarını sağlamak olacaktır. Bunun için bu kardeş ülkelere her türlü desteği vereceğiz. Bu desteğe ordu ve asker desteği de dahildir.
3. Kardeş ve komşu ülke Suriye ile işbirliğimiz çok daha sıcak ve yoğun olacaktır. Bu kardeş ülkenin bağımsızlığını kazanması için gerekirse Türk Ordusu’nu oradaki bağımsızlık savaşını vermek üzere Suriye’ye sokup Batı’nın o topraklardan defolup gitmesini sağlayacağız. Böyle bir durumda, gerekirse o orduya bizzat Mustafa Kemal
komuta edecektir. Suriye’ye girip Suriye bağımsızlık savaşını kazandıktan sonra oradan çıkacağız.
4. İslam dünyası, o arada Suriye halkı, Avrupalılar, özellikle Fransızlar önünde hiçbir eksiklik kompleksine girmemelidir. Başı dik ve gururlu olmalıdır. Suriye halkının medeniyet ve insanlığı Fransızlardan çok daha eski ve çok daha köklüdür. Müslüman dünyanın, o arada Suriye halkının Batılılardan, Fransızlardan öğreneceği hiçbir medeniyet ve insanlık dersi yoktur. Aksine, onların müslümanlardan öğreneceği çok şey vardır.
5. Müslüman ülkelerle, o arada Suriye ile aramızda bazı meseleler, kırgınlıklar olabilir ama bunları kolaylıkla aşar, kardeşliği süratle hayata geçiririz. Bunun bugüne kadar olmamasının sebebi, Osmanlı yayılmacı düzenidir. Suriye halkının bunda bir kusuru yoktur. Osmanlı, müslüman ülkelere yapacağı en büyük iyiliğin onların bağımsızlıklarına dokunmamak olduğunu asla anlamadı. Bu anlayışsızlığı hem kardeş müslüman ülkeleri perişan etti hem de Osmanlı’nın kendisini. Büyük hata, büyük kırılma buradadır. Biz bunun farkındayız ve iyileşmeye gidişi buradan başlatacağız.
6. Suriye ve diğer komşu müslüman ülkelere bağımsızlıkları daha birinci dünya savaşından önce verilmeliydi. Verilseydi bugünkü durum çok daha mutlu ve güvenli olurdu. Ben daha o zaman bunu teklif ettim ama beni ‘idam’la tehdit ettiler. Anlaşılan o ki, Atatürk, müslüman ülkelerle ilgilenir, gerektiğinde o ülkelere girmeyi düşü-nürken, amacı, o ülkelere çöreklenmek isteyen haçlı emperyalizmi oralardan uzaklaştırmaktı. Amacı, o ülkelere musallat olmak için bahaneler yaratan haçlı emperyalizmin oralarda yerleş-mesini kolaylaştırmak için hizmetçilik değildi.
Açıklama bu kadar. Şimdi değerlendirme sadedinde çok kısa bir şey söyleyeceğim: Tanrı ve tarih, müslüman milletlerin şu Mustafa Kemal’e yaptığı nankörlüğün cezasını çok ağır biçimde ödetecektir. Ödetme başlamıştır ve ağırlaşarak devam edecektir. Hızlı bir biçimde Afganlaştırılan Türkiye, bu ödemeyi yapacak ülkelerin elbette ki başındadır. Sakın bana, “Biraz da bu ödemeyi açıkla” demeyin. O açıklamayı, bu ülkenin çürümemiş vicdanlarına bırakıyorum .
Yorum Gönder