Gayrı bırakın didişmeyi, kavgayı, tartışmayı...
Dünya lideri olmanın kıvancını yaşayın. Övünün!
Nedenler ortada.
Pireyi deve yapmak bir sanatsa, bakanlarımızla, iktidar partisi sözcüieriyle kimse aşık atamaz.
Öyle açıklamalar yapıyorlar ki zaman zaman, biz Ortadoğu'da lider ülke olmakla, Arap ülkelerine demokrasi ihraç etmekle övünürken bir de baktık; kimi bakanlar ohooo Ortadoğu'yu geride bırakmış...
...dünya liderliğinde Atlantik ötesini solladığımızı ve ABD'nin bizi rakip ülke gördüğünü beyan buyuruverdiler.
Kim mi bu bakan? Milli Savunma Bakanımız İsmet Yılmaz!
Geçende bir gazetemizde çıkan demecinde gerçeği açıkladı.
"Bir ABD gezisinde Amerikalılardan teknoloji transferi istedik. Bize 'Siz rakibimizsiniz, veremeyiz' dediler. Artık rakibimiz ABD" dedi.
***
Ortadoğu'dan ABD'ye sıçrarken arada kalan Avrupa Birliği'ni de unutmadık.
iktidar yanlısı gazetenin (Star) dünkü manşetini gördünüz mü bilmiyorum; ama Türkiye ekonomisi "AB'yi çatlatır" diyordu. İşsizlikten bütçe dengelerini içeren rakamsal tablolar vererek...
örneğin işsizlik; AB'de yüzde 9.8, ama bizde yüzde 9.1!
Tabii bu kıyaslama iyi olmasına iyi de; Türkiye'deki hâlâ 2.5 milyon işsiz, bu yüzdelere bakarak acaba kahırdan çatlamıyor mu?
Kimi zaman bakanlardan bazıları fazla gaza geliyor; AB ülkeleri bizi kıskanıyor diye demeçler veriyorlar.
Kıskançlıkla ilgili bir olay Paris'te yaşandı.
Avrupa'daki ekonomik ve mali bunalıma çare aramak için bir araya gelen 28 Batılı ülke bakanının asık yüzlerini izleyen ekonomiden sorumlu Ali Babacan'ın gülümsediğini görünce yanına gelen OECD Başkanı'nın; bu alaylı görüntüden AB bakanlarının alınacağını ima öderek "Lütfen gülümsemeyin " "diye ricası olmuş.
Bakanımız buram buram bunalım Kokan böylesi bir toplantıya katılanları gülerek izleyen.
kuşkusuz diplomatik nezaket sınırlarını zorlayan bu davranışın ardından gelen bu ricanın altında yatan anlamın acaba farkında mıydı o sırada?
Yoksa OECD Başkanı, Babacan'ın gülümsemesini alaycı bir gösteri diye yanlış mı yorumladı?
***
Dünya lideri ABD'nin rakibi olmanın, AB'yi ekonomik alanda sollamanın, Ortadoğu'nun yükselen yıldızı mertebesine erişmenin kıvancıyla içeride de hayli ileri adımlar atıyoruz.
Her şey çözümlendi, yargı ve sosyal adalet sağlandı, yoksul ile varlıklı arasındaki uçurum kapandı. Artık tek bir sorunumuz kaldı:
23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve hatta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı "güncelleştirmek!".
Cumhurbaşkanlığı katında güncelleşme nasıl olacak, olmalı diye ardı ardına toplantılar yapılıyor.
Bir de güvence veriliyor: Ulusal bayramların kutlanması engellenmeyecekmiş!
"Katılımcı bir anlayışla günün gereklerine uyulacakmış!"
Sorun hükümette de ele alındı....
Tepkiler önceki gün Bakanlar Kurulu'nda görüşülmüş. Kimi bakanlar 19 Mayıs kutlamalarına Milli Eğitim Bakanı'nın bir genelgeyle anlamsız, ama amacı bilinen müdahalesini eleştirmiş olacak ki...
.. .hükümet sözcüsü Bülent Arınç; son Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yanlış anlaşıldı diyerek 19 Mayıs törenlerini, Ankara dışında okullara hapseden ve laik Cumhuriyete bakış açısı bilinen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in davranışındaki nedenleri yakın günlerde açıklayacağını duyurmak zorunda kaldı.
Dağ gibi sorunlar çözümlendi ve bir özdeyişin dediği gibi geride leğen örtüsünün bulunmasına kaldı da...
....ulusal günlerin kutlanmasını düzenlemek kalmış gibi devlet seferber!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder