- İsrail ve Suriye savaşın eşiğinde,
- Türkiye ve Suriye aynı durumda,
- Ankara İsrail ile çatışma içinde,
- Dünya, Suriye ve İsrail konusunda ikiye bölünmüş; Batı Esad’ı zorla indirelim diyor, “Libya modelini” zorluyor; buna karşılık Çin, Rusya ve İran karşı tarafta yer alıyorlar.
İsrail (ve Filistin) konusunda da Batı ve Batı dışı ülkeler ikiye ayrılmışlar.
- Ankara, Suriye konusunda Batı’nın yanında yer alırken İsrail (ve Filistin) konusunda Batı’ya uzak kalıyor.
Yanıtı verilemeyen ya da Ankara açısından çelişkili olan budur. Acaba bu çelişki nereden kaynaklanıyor? Ankara hükümetinin Batı (ve ABD) ile çok yakın ilişkilerinin Ortadoğu’ya (ve Arap dünyasına), kısacası İslami boyuta yansıyan çelişkileri mi?
Esad’ın 7 Ekim 2011’de Cumhuriyet’te manşet olan açıklaması bu çelişkiyi Ankara açısından ortaya koyuyor:
- İslami ağırlıklı bir yönetim olarak önce Suriye (ve Esad) rejimi ile olağanüstü yakınlık kuran Ankara, hiçbir ülkeye göstermediği kolaylıkları ve desteği ona gösterdi.
- Sonra aynı rejimi (ve Esad’ı) devirmek için taraf olarak, her türlü girişimde bulunuyor. ABD ve AB’nin Esad’ı ortadan kaldırma politikalarının öncüsü haline geliyor.
Ankara’nın, Batı ile çok yakın işbirliği politikası ile İslami ağırlıklı Ortadoğu politikası çelişmeye başlıyor.
Ortak payda hiç mi yok?
Ortak zemini Müslüman Kardeşler’in oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz:
- Müslüman Kardeşler, Batı ile işbirliğine doğru çekilmektedir;
- Öte yandan Türkiye’nin yeni İslami zemini, Müslüman Kardeşler üzerinden hem iç yapılanmayı hem de Batı ile işbirliğini “uyumlu hale getirmektedir”.
Bu politikanın işleyip işlemeyeceği henüz belli değil.
- Arap Ortadoğu’sunda Müslüman Kardeşler’in Sunni yapılanmadaki rolü önemlidir.
- Ancak Müslüman Kardeşler içindeki fraksiyonlar önemli köklere sahiptir. Türkiye’nin Arap dünyası üzerinde etki oluşturma niyetlerine şiddetle karşı çıkıyorlar. Ankara hükümetine karşı birçok konuda muhalefet ettiklerini görüyoruz.
Öte yandan Müslüman Kardeşler’in de “Arap ülkelerinde iktidara gelmek için ABD’yi (ve Batı’yı) kullandığını görüyoruz”.
Türkiye’nin yaşadığı gelişmeler bir anlamda onlar için örnek teşkil etmektedir: Ortadoğu’da ABD ve AB’nin estirdikleri güce dayalı fırtınadan, onlar da iktidara gelmek için yararlanmak istiyorlar.
“Köprüyü geçinceye kadar…” fikrinin onlarda da bulunmadığını söylemek yanlış olur. Peki, ya iktidara geldikten sonra? Değişmeyeceklerini kimse garanti edemez.
Ama, orta vadede her iki taraf da amaçlarına ulaşıyorsa, “sonrası Allah kerim…” diyorlar. Ya da “hiç yoktan daha iyi” diye hesap yapıyorlar.
İsrail faktörü gösterge mi?
Gerek Ankara hükümetinin gerekse Müslüman Kardeşler’in İsrail konusundaki tutumları oldukça sert olarak sürüyor. Bu konu Ankara’nın olduğu kadar Müslüman Kardeşler’in “ABD ve Batı ile ilişkilerini önemli ölçüde etkileyecektir”.
Müslüman Kardeşler’in iç dinamiklerini göz önüne aldığımızda, geleceğe yönelik hiçbir garantinin, Batı açısından bulunmadığını söyleyebiliriz.
İktidar hayal edenler ile iktidar sarhoşluğu içinde bulunanların değişebileceklerini düşünenler var.
Sonuç olarak Erdoğan ile Esad’ın yakınlaşma ve çatışma meselesi, Ortadoğu’da yürütülmekte olan sürecin köşe taşlarından birisidir:
- Türkiye Arap dünyası ilişkileri,
- Doğu Akdeniz’in ve Kıbrıs’ın geleceği,
- Kürdistan’ın Suriye üzerinden Akdeniz’e bağlanması,
- İran konusundaki “beklentiler”, bundan önemli ölçüde etkilenecektir.
Erol Manisalı/Cumhuriyet
Yorum Gönder