Her Türk’ün yaşamının bir döneminde “şair”, bir döneminde de “futbolcu” olması kadardır benim futboldan anlamam...
Ama on bir kişinin içi hava dolu yuvarlağı iki direğin arasından geçirmek için deliler gibi koşuşturması, milyonlarca insanın oturdukları yerde yine deliler gibi bağırması, sevinmesi, çıldırması, yuhalaması, küfretmesi...
Top iki direğin arasından geçtiğinde, ya da geçmediğinde kırıp dökmesi bana çok “spor” gibi gelmez...
Koyun üzerine; küfürü, hakareti, bıçağı, satırı, kurşunu...
Ki her maçtan sonra balkonda biri başından vurulur, nişan alsan vuramazsın...
Ya da koyun üzerine; vergi kaçakçılığını, ihaleyi, kara para aklamayı, şantajı, şikeyi...
*
Belki; oyundur, yarışmadır, eğlencedir...
Belki bahis...
Belki kumar...
Belki sanayidir...
Ama bu haliyle futbol spor değil...
*
Belki de benimki kıskançlıktır...
Söylenecek güzel iki söz öğrenmek için tiyatronun ön sırasına otuz kişi otururken, küfür etmek için milyonların stadyumları doldurmasını kıskandım hadi...
Suyunu, deresini, toprağını savunan çevreciler sokağa çıkıyorlar yirmi kişi...
İşsizler iş istiyorlar, elli kişi...
Liseliler çalınan gelecekleri için toplanıyorlar, kırk kişi...
Türkiye’nin bölünmemesini, parçalanmamasını isteyenler bayraklarını alıp meydana dökülüyorlar, diyelim ki yüz kişi...
Cumhuriyet devrimleri için, çağdaş yaşam için, laik hukuk devleti için yüz elli kişi...
Ama top iki direğin arasından geçti; sokakta on milyon cengâver...
*
Futbol; belki sığınaktır...
Hakemden başlayıp herkese küfrediyorsun, bağırıyorsun, kızıyorsun, yürüyorsun, toplanıyorsun bir şey olmuyor...
Öbürüne ağzını aç, hapistesin...
*
Öyleyse; umursamadığın, görmemezlikten geldiğin, dönüp de arkanı tribüne oturduğun “kirli yapıyı kovalamakta olan şüpheli” sığınağa girdi...
Şimdi?..
Nereye sığınacaksın?...
Yorum Gönder