Depremler ülkesi Türkiye.
Futbolda deprem, parlamentoda deprem, seçimde deprem, ana muhalefette deprem, medyada deprem!.. Liste uzun.
Kamuoyu araştırma kuruluşları; önceki gün, dün sokağın nabzını tutan bir anket yapsaydı; sade vatandaşın Meclis Başkanı seçimlerinde CHP’nin tutumu ne olacak… Cemil Çiçek başkan seçildikten sonra tutuklu milletvekillerinin yasama görevine dönmelerini sağlayacak bir öneri getirebilecek mi gibi konuları değil…
...Hangi maçı kaç paraya ve kime, kimlerin sattığını tartıştığını saptayacaklardı.
Gazeteler bile dün TBMM’deki olası gelişmelere soğuk bakıyordu.
CHP 4 yıl ant içmeyeceğini ilan ediyor. Pek çok yazar çizer takımı CHP’ye ant içerek Meclis çalışmalarına fiilen katılmasını ya tavsiye ediyor, ya da gerekli görüyor.
***
TBMM’deki başkan seçimi oturumuna CHP’nin katılacağı, ama oy vermeyeceği açıklandı.
MHP ve AKP ise ant içmeyen milletvekillerinin dışarı çıkarılmasını savunuyor.
İçtüzükte ant içmeyen milletvekilinin dışarı çıkartılacağına hükmeden bir madde yok.
Üstelik CHP, Barış ve Demokrasi Partisi gibi TBMM’yi boykot etmiş de değil.
Ha, ant içmeyen bir parti başkan seçiminde oy kullanabilir mi, başkanlık divanında, komisyonlarda temsil edilebilir mi; bu, dünden tezi yok tartışmalı gelişmelerin son ayağı.
***
Nihayet partiler ulusal iradenin üstünlüğünü de tartışılır hale getirdiler ya; ne kadar övünseler yeridir.
Ulusal irade elbette her şeyin üstündedir diyor AKP; beri yandan yargı kararlarına dokunmamanın yollarını arıyor.
Çözüm ışığı görünmeyen siyasal olayları her zaman alaycı bir üslupla yorumlayan kimi dostlardan biri; geçende, “AKP’nin sorunu Meclis’te çözmeye yönelik bir girişimi olabileceğini” söyledi.
Nasıl diye sorunca; “1950 Meclisi’nde olduğu gibi” dedi.
27 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti, Meclis’in yüzde 90’nına yakın çoğunlukla tek başına iktidara geldi.
O tarihte milletvekillerinin mazbataları TBMM Genel Kurulu’nda onaylanıyordu.
Zonguldak DP listesinde ilk sırada yer alan aday seçim günü öldü.
İl seçim kurulu mazbatayı CHP listesinde ilk sırada yer alan Sebati Ataman’a verdi.
Ataman’ın mazbatası Meclis’te geniş tartışmalara yol açtı ve… Demokrat Parti çoğunluğu bir gece yarısı Sebati Ataman’ın mazbatasını onaylamadı.
Bu olay o sırada çoğunluğun azınlığa hükmetmesi diye uzun süre tartışıldı.
***
Milletvekili olamayan Ataman, bir süre sonra CHP’den DP’ye geçti.
Ara seçimde DP’den milletvekili seçildi. Adnan Menderes hükümetinde bakan olarak görev aldı.
Dostumuz; AKP’nin yasada bir değişiklik yaparak mazbataların onaylanma yetkisini Yüksek Seçim Kurulu’ndan alarak, TBMM’nin (tabii Meclis’teki çoğunluğun) onayına verebileceğini, örneğin tutuklu milletvekillerinin mazbatalarını reddederek soruna kesin bir çare bulabileceğini anımsamamı istiyor.
Bu tertip seçimlerden önce akıllarına gelseydi, gerçekleştirmeye girişebilirler miydi?
Gidişata uygun bir davranış sergilemiş olurlardı.
Ulusal iradeyi her şeyin üstünde gören AKP; mazbataların onayının veya reddi yetkisinin YSK gibi atanmışların elinde değil, ulusal iradeyi temsil eden Meclis’te olmasını savunabilirdi!
***
Şeytanın avukatlığını yapan çoook.
CHP’yi ant içmeye zorlayamazsa veya ant içmeyen CHP’yi Meclis Genel Kurulu’ndan çıkaramazsa AKP; başka bir olasılığı gündeme getirebilir diyenlere rastlanıyor...
AKP’nin, TBMM’yi boykot eden BDP’lilerin milletvekilliğini düşürerek, ara seçimi zorlayabileceğini… Bu yoldan milletvekili sayısını 330’un üstüne çıkararak yeni anayasayı referanduma götürmeden dilediği gibi yapmayı düşünebileceğini söyleyenlere de…
Laf çok, çözüm yok!
Yorum Gönder