Acının Coğrafyasında Yaşamak - Hikmet Çetinkaya

Duygularımız hiç bu kadar körelmemiş; kin, nefret kirliliği yaşadığımız coğrafyayı kuşatmamıştı.
Bir duygusal kopuşu yaşıyorduk...
Acımasızdık!
İntikam, öç alma!
Vicdanlarımızı kara toprağa gömmüştük!
Evlat acısının ne olduğunu görmez olmuştuk!
Tırnaklarımız kınından çekilmiş bıçak gibiydi, öfkelerimiz ortaçağı anımsatıyordu.
Neden, niçin böyle olmuştuk!
Sırrı Sakık’ın 25 yaşındaki oğlunun ölümüne “Çok iyi oldu, şimdi babası gebersin” diye Twitter’da mesaj atanlarla, Mehmetçikler şehit düştüğünde “Faşist ve zalim TC ordusundan 8 düşmanı öldürdük” diyenler aynı çizgide birleşirken kendi kendime sordum:
“Ne farkınız var birbirinizden?”
***
Asıl sorun bir duygusal kopuşun giderek “kör milliyetçiliğe” dönüşmesi...
Emperyalist güçler zaten bunu istiyor.
PKK bu yolda taşeronluk görevini üstlenmiş, Türk ve Kürt halkını birbirine kırdırmak için elinden geleni yapıyor.
Amaç sivil halkı vuruşturmak!
Dünyada tüm analar babalar, oğulları için, kızları için, yani evlatları için ağlar tüm ölümlerde.
Ölüm acısını bilmeyen vicdansızlar insan değildir!
Kin ve nefret tohumları ekerek bu ülkeyi parçalamak için her yolu denerler.
***
Gözlerinizi yumun ve bir ülke düşünün...
Kışkırtmanın olağan sayıldığı, örtülü faşizmin egemen olduğu o ülkede farklı ideolojilerin bir noktada birleştiğini göreceksiniz.
İster köktendinci, ister muhafazakâr, ister tarikatçı, ister laik, ister Cumhuriyetçi olsun, ulusalcı olsun, o kara vicdanlarıyla her türlü ölüme alkış tutarlar.
Bu işin etnik, dinsel, mezhepsel kimliği yoktur...
Akan kan ve ölümlerle beslenir onlar, tıpkı kan çiçekleri gibi.
Silivri’de, Diyarbakır zindanında yatanlar arasında ayrımcılık yapmak birincil görevleridir ve büyük zevk duyarlar.
Prof.Dr. Büşra Ersanlı’yı KCK davasından tutuklandığı gün “PKK’li militan”, Silivri zindanında yıllardır yatan Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu’nu “darbeci” yaparlar.
Çünkü sermayeleri budur, tezgâha koyup Bostancı pazarında satarlar...
13 yaşındaki çocuğun “örgüt üyesi” yaftasıyla yargılanıp 10 yıl hapis, 20 bin lira para cezasına çarptırıldığı gün şıkır şıkır oynarlar.
Ağızlarından “vatan, Sakarya” çığlıklarıyla “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganı eksik olmaz.
***
Sekiz polisimiz ve dört askerimiz şehit düştü...
Açıklamalara bakın:
“21 terörist etkisiz hale getirildi, dört askerimiz, sekiz polisimiz şehit düştü...”
Bu açıklamalarla nereye varacağız?..
Nasırlaşmamış yürekler de var bu toplumda...
Onların yüreklerinde sevgi tomurcukları patlıyor, yurtseverlik öne çıkıyor; laik demokratik Cumhuriyetin çatısı altında, üniter yapı içinde Türklerin ve Kürtlerin kardeşçe tümlük içinde yaşayacaklarını anlatıyorlar.
Ulus olmanın bilincini yitirmeden, ulusalcılığı, muhafazakârlığı, “kör milliyetçilik” olarak görmeden...
***
Biz bu oyunu 1980 öncesi gördük ve yaşadık...
Nice değerlerimizi yitirdik.
Duygusal bir kopuş yaşıyoruz toplum olarak; kin, nefret tohumları ekiyoruz, toplumu parçalıyoruz.
Bir ülkede ezilen ve giderek yoksullaşan bir kesim var... O kesim, bu gerçekleri bilmediği gibi, okumuş yazmış kesim de bilmiyor.
İçimi acıtan bu benim!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget