Yapmak - Yaptırmak Farkı! - Yakup Kepenek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, nükleer güvenlik için gittiği G. Kore’de bir firmaya yerli otomuzun motorunu siz yapın önerisi yapmış. Eğer öneriyi kabul ederse firmaya bedava arsa verileceği, diğer teşviklerin de önümüzdeki günlerde açıklanacağı aynı haberde yer alıyordu.
***
Yerli otomobil üretiminin, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki geçici Ford deneyi bir tarafa bırakılırsa, yarım asırlık bir geçmişi vardır.
Geleceğini genel olarak üretimde, özellikle de sanayileşmede arayan 1960’ların Türkiye’sinde, Devrim otomobili girişimi, büyük bir düş kırıklığı ile sonlanmakla birlikte haklı bir toplumsal sevinç ve gurur kaynağıydı. Aynı yılların Anadol marka oto yapımı girişimi için de benzer düşünceler sergilenebilir.
Ekonomik ve teknik açıdan yapılabilirlikleri sorunlu olsa da, bu yerli oto yapımı özlemleri, gerçekte, Cumhuriyet döneminin ekonomi politikalarının temelini oluşturan, yalnız dokumayı, şekeri, çimentoyu değil, kâğıdı ve çeliği biz de yaparız kararlılığının yansımalarıydı.
Cumhuriyetin sanayileşme atılımıdır ki, bugünkü ülke sanayisinin temellerinin atılmasını; bu alanda deney ve birikim kazanılmasını ve buradan yeni sıçramalar yapılmasını sağladı. Otomotiv sanayisi dış pazara açıldı; yerli yedek parça üretimi güçlendi; yıllık yerli oto üretimi sayısı arttı; ürün kalitesi yükseldi.
Ülkemizde var olan otomobil üretim gücü, motor yapımı için de yeterli sayılmalıydı. Anlaşılan, Başbakan, otomobil motoru yapımı konusunda yerli deneyim ve birikimi yeterli bulmuyor.
Başbakan’ın yerli oto üretelim özlemi ne kadar çekiciyse motorunu başkaları yapsın anlayışı da o kadar temelsiz ve kendi içinde çelişkilidir. Motorunu başkalarına yaptırdığınız otomobilin gerçek üreticisi olamazsınız. İkisi arasında, yapmak ile yaptırmak kadar fark vardır. Her türlü birikimin temeli yapmaktır; yaptırmak değil!
***
Can ve mal güvenliğine olası büyük zararlarıyla ilgili sorunlar bir yana, nükleer enerji santralı kurulmasında da benzer bir yaklaşım yaşanıyor.
Biz yapamayız, siz yapın anlayışıyla Rusya ile bir nükleer santral anlaşması yapıldı. Akkuyu-Mersin’de yapılacak nükleer enerji santralı için Türkiye yalnızca bedava arsa ve diğer yatırım kolaylıkları sağlayacak; bu ülkenin nükleer enerji konusundaki uzmanları ve mühendisleri yapım ve üretim süreçlerine katılmayacak. Tesisi Ruslar yapacak ve ürettikleri elektriği bize satacak.
Bu anlayış, Başbakan’ın, ülkenin var olan nitelikli insan gücüne güvenmediğinin bir delilidir. Yaşananlar, yıllardır kendi uzman ve mühendislerinin işsizliğine çözüm bulamayan; sermayeyi üretimden uzaklaştıran bir genel politikanın yanlış sonuçlarıdır.
***
Yapma yerine yaptırma anlayışıyla Başbakan, pek çok konuda olduğu gibi, sanayileşmede de Cumhuriyetin biz yaparız kavramının çok, ama çok uzağındadır.
Uygarlıkların tarihleriyle kanıtlandığı gibi, gerek bireyler gerekse toplumlar için başarı, ben yaparım ya da biz yaparız kararlılığında yatar. Biz yaparız diyemediğinizde sürekli olarak yapana bağımlı kalıyorsunuz; diğer başarılarınızın hiçbir kalıcı anlamı olmuyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget