Şipşak Anayasa - Mümtaz Soysal

YENİ kuşaklar bilmez, 1940’ların İstanbul’unda “şipşakçı”lar vardı; caddede yürürken “enstantene” resminizi çeker, elinize bir kâğıt tutuştururlardı. Dükkâna gidip karta basılmışını alasınız diye.
Kim almazdı ki? Yaşamınızın canlı anısı: Örneğin, babanızın elini tutmuş, İstiklal Caddesi’nde Galatasaray’ın kapısına doğru yürüyorsunuz.
Anayasa değiştirmek, hele “yeni” denecek bir anayasa yapmak, şipşak çekilmiş bir toplum fotoğrafına bakılarak mı olur? N’oldu, ihtilal ya da darbeyle bir devlet yıkılıp yenisi mi kuruluyor?
Durup dururken “sivil darbe” suçlayıcılarını haklı kılacak bir yanı yok mu bu davranışın? Üstelik, seçim sisteminin cilvesi olarak yüzde 30 oyla tek başına iktidara geçmiş bir partinin daha önce ısmarlanıp yazdırılmış bir taslağı 2007’de çekmeceden çıkarıp “anayasa” diye yürürlüğe sokmaya kalkması gibi bir girişim yaşanmışsa.
O halde, akıllar başlara devşirilip bir anayasa metninin ancak ne zaman kimlerce yapılırsa “yeni” sayılacağı iyi düşünülmelidir. Aslında şimdi olan, değişik adlarla da olsa yaklaşık doksan yıl önce kurulmuş bir cumhuriyet devletinin yürürlükteki anayasasını değiştirmeye çabalama sürecidir.Yakın geçmişte yaşananlara karşın, yine de o metinle bu noktaya gelindiği için meşruluğunun ve geçerliğinin ister istemez kabul edilmesi gereken bir anayasa söz konusu. Değiştirme kuralları da kendi içinde yazılı.
Ancak, bu noktada akılcı davranıp 27 Mayıs sonrasının günlerine dönerek itirazları önleyecek bir yöntem düşünülmelidir.
Şimdi onuru kırılmaya çalışılan Silahlı Kuvvetler o zaman, yalnız darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi’nce değil, görevde kalmış komuta heyetince de benimsenen ilginç bir anayasacılık yöntemi uyguladı: Kendi yorumlarına göre, bütün yetkiler onlardaydı; hatta “meşruluğunu yitirmiş bir iktidarı devirmeye dayalı” meşruluklarını perçinlemek için Büyük Millet Meclisi’nin yerine geçip o yetkiyle yasalar yapmaktaydılar. Ama, sıra “yeni anayasa” ya gelince öyle davranmayıp duruma özgü daha akılcı bir çare bularak uyguladılar.
Hemen isyan etmeyin, her durum farklıdır elbet; ama yine de yakın tarihin o sayfalarına bakmak yararlı olabilir belki.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget