Kuzey Afrika’nın istikrarsız ülkelerinden Libya, yaralarını sarmaya çalışıyor.
Yeraltı kaynakları zengini Libya’nın işadamları, oluşturdukları çeşitli meslek birliklerini harekete geçirerek Türkiye’nin ekonomik desteğini arttırmak istiyorlar.
Bu istekler, Fransa ve ABD ya da İngiltere gibi ülkedeki yönetimi biçimlendirmeye heves ederek Kaddafi’yi önce devirip daha sonra öldürülmesine yönelik ayaklanmaları planlayan sömürgeci devletler yerine içten, dost bildikleri Türkiye’nin işadamlarıyla birlikte çalışmayı öngörüyor.
Türkiyeli müteahhitlerin, devrik yönetim zamanından kalma 3.3 milyar doları bulan alacaklarının ödenmesi henüz sağlanamadığı için de bu isteklerin harekete geçirilmesi zor. O alacakların yanı sıra iç savaş sırasında harap olan petrol çıkarma araçları, iş makineleri gibi olmazsa olmaz malzemelerin onarılması ya da yenilenmesinde de yeni hükümetin hızlı davranması gerektiği belirtiliyor.
Türkiye’nin Kaddafi sonrasındaki geçici yönetime acele kodu ile aktardığı parasal desteğin de Libya için hayat suyu olarak yorumlanmasının işadamlarımız açısından devamı, orada birikmiş alacaklarımızın ilgililere ödenmesine bağlı.
Sorun, sıcak para sıkıntısı varsa, Türkiye’nin devlet olarak Libya’dan alacaklarının orada iş yapmış olan müteahhitlere takas olarak aktarılıp aktarılmayacağının netleşmesinde düğümlenmektedir. Sözünü ettiğim ve 3.3 milyar doları bulan alacakların ödenmesi, Libya’da çalışan işçilerimizin de öncelikli beklentisi olarak ele alınırsa, bu işçilerin anavatandaki eş ve çocukları da ekonomik sıkıntılarını hafifletmiş olacaktır.
Sanayicilikten politikaya geçen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, sanırım bu düğümün çözümü için ilk sırada görülen muhatap kişidir.
Dün bir gazetemizde, Hürriyet’te yer alan tek sütunluk bir haberde, Libyalı işadamlarına Türkiye’de eğitim verilmesi için Libya Ticaret ve Ziraat Odaları Birliği, Libya Anadolu İşadamları Derneği ve OSTİM Ahi Evran Mesleki Eğitimi Geliştirme ve Girişimci Yetiştirme Toplumsal Kalkınma Derneği gibi sivil toplum örgütlerinin düzenledikleri çalışma programından söz ediliyordu.
Bu tür girişimler bizim sanayici, müteahhit gibi işadamlarımızın tamamen çağdaş yöntemlerle iki ülke arasındaki ticaret köprüsünü daha da güçlendirmek amacında olduklarının kanıtlarıdır.
Aralık ayında dışalımla dışsatımı arasındaki açık 107 milyar doları bulan bir Türkiye için o köprü elbette ihmal edilmemelidir.
Yorum Gönder