İleri Demokrasi Hukukunda Bir Simge: Mustafa Balbay - Deniz Kavukçuoğlu

Mustafa Balbay 407 günü hücrede olmak üzere 1131 gündür Silivri Zulümhanesi’nde ömür tüketiyor. Dün gazetemizde yazgı yoldaşı Tuncay Özkan ile birlikte kaleme aldıkları açıklamalarını okuduk. “Silivri’de masumiyet karinesinin yerini mahkûmiyet karinesi almıştır. Suçun kişiselliği değil, kitlesel suçlama var. Üyesi olduğumuz iddia edilen terör örgütü hâlâ bulunamadı. Dün 6. iddianame de eklendi. ‘İnternet Andıcı’ davası da iki iddianamenin birleştirilmesiyle oluşturulmuştu. Yargı, hukuktan bağımsızlığını ilan etmiş, yönü belirsiz bir rüzgâr haline gelmiştir. Öyle ki yüksek yargının iktidarla barışık başkanları bir rahatsızlığını dile getirmek zorunda kalmıştır” diyorlar.
Arkadaşımız Balbay, hem ülkemizin önde gelen gazetecilerinden biri hem de yüz binlerce seçmenin oylarıyla seçilmiş bir milletvekilidir. Bu durum benzer konumdaki birinin başına başka bir demokratik ülkede gelse yer yerinden oynar. Bizde bırakın yer yerinden oynamasını, yaprak bile kımıldamıyor. Silivri Cezaevi yönetimi, Balbay’ın tek başına kaldığı hücreden normal bir koğuşa geçme istemini “işlediği suç” nedeniyle geri çeviriyor. Yukarıdaki açıklamada dile getirildiği gibi “Silivri’de masumiyet karinesinin yerini mahkûmiyet karinesi almış.” Yönetim Balbay’ın suçluluğuna karar vermiş!
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise alay eder gibi bir açıklama yapıyor, “İsterse yanına biri verilebilir” dedikten sonra, “Balbay kendi arzusu ile tek kalmıştı” diye ekliyor. Oysa Balbay’ın herhangi bir ayrıcalık istemi söz konusu değildir, dileği cezaevinde onunla aynı durumda olup da 2-3 kişi kalanlara sağlanan koşulların kendisine de sağlanmasıdır.
***
Gazetemizin Yayın Kurulu ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Balbay, AKP’nin “ileri” demokrasi hukukunda bir simgedir. Tutukluluğunun 4’üncü yılındadır. Tahliye istemleri her seferinde davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geri çevrilmektedir. Gerekçe hep aynıdır: Yargılanmasına neden olan suçun türü, delillerin toplanamamış olması ve karartılma olasılığı!
Bu nasıl bir davadır ki sanıkların ilk gözaltına alınmaya başladıkları 1 Temmuz 2008 tarihinden bu yana sanıklara isnat edilen suçların delilleri bir türlü toplanamamıştır. Evler, ofisler aranmış, bilgisayar disketlerine, yazılı evraka, not kâğıtlarına, kitaplara ve daha akla gelen ne varsa el konmuş, okunmuş, incelenmiş fakat bugüne kadar “işe yarayacak” delillere ulaşılamamıştır. Mahkeme heyetinin sanıkların salıverilme istemlerini bu gerekçeye, “delillerin toplanamamasına” dayanarak geri çevirmesi akla, mantığa, vicdana aykırı düşen bir davranıştır. Mahkeme heyeti 3.5 yıldır toplanamayan delillerin “bir gün mutlaka” toplanacağı umudunu besleyebilir, fakat o “bir gün” ne zaman gelecektir? Üç yıl sonra, beş yıl sonra mı?
Delillerin karartılma olasılığı da inandırıcı olmaktan uzaktır. Hangi deliller karartılacaktır, 3.5 yıldır aranan, bulunamayan, olmayan deliller mi?
***
Toplum bu tür uzun süreli tutuklamalarla vicdanına yüklenen yükü kaldıramamakta, bu yükün ağırlığı altında ezilmektedir. Hukuka olan güven giderek zayıflamaktadır.
Hukuka olan güvenin zayıfladığı, giderek ortadan kalktığı ülkelerde toplumsal yaşama başıboşluk egemen olur. Başıboşluk ise toplumu da ülkeyi de kargaşaya götürür. Hukukun güven yitirmesi, bireylerin haklarını hukuk dışı yollardan aramalarına yol açar. Sokaklar, alanlar hareketlenir; toplumsal öfke sokaklara, alanlara taşar. Bir nokta gelir, insanlar copu da, biber gazını da, tazyikli suyu da, gözaltını da umursamaz olurlar.
Hukuksuzluğun kurala dönüştürülmesi iktidarların düşebileceği en büyük yanlışlardan biridir.
Burada savunulan darbeler ve darbeciler değildir. Bir darbe girişimi söz konusuysa suçlular yargılanmalı, cezalarını çekmelidir.
Sudan gerekçelerle sanıkların tutukluluk sürelerinin uzatılması Silivri’de bir kurala dönüştürülmüştür, eleştirilen budur; savunulan ise evrensel hukukun temel kurallarından biri olan “masumiyet ilkesidir”.
Hırsı aklının önüne geçmiş bir iktidar istediği kadar “üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne” geçildiğini söylesin, “ileri demokrasi” hukukunun işleyişinde simgeleşen Mustafa Balbay’ın son 1131 günlük yaşamı hukuksuzluğa somut bir örnektir.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget