Alanında şu an itibariyle tek bilimsel eser olan ‘Kur’an Açısından Küresel Âfetler’ adlı kitabımızda bütün ayrıntıları ve bağlamları verilmiş bulunan ‘doğal gıda’ konusu, bugün insanlığın neredeyse bir numaralı meselesi haline gelmiştir. Kur’an’ın üzerinde hassasiyetle durduğu bu konuyu ana hatlarıyla sütunumuza taşımayı gerekli görüyoruz.
Kur’an’ın mutlu bir insanlık, mutlu bir hayat için esas aldığı temel değerlerin başında doğal gıda gelmektedir. Kur’an’ın gündem yaptığı Cennet, ‘beslenmenin doğal gıdalarla gerçekleştiği yer’ olarak tanımlanabilir.
Doğal gıdanın tanımı, Kur’an’ın kendine özgü üslûbuyla şöyle verilmiştir: ‘Tanrı’nın elinden çıkan yiyecekler.’
Kur’an’ın gıdalar ve beslenme konusunda çok ciddî hassasiyetleri vardır. Bu hassasiyetlerin bir kısmı çok açık ifadelerle ortaya konurken büyük kısmı dolaylı yollardan gösterilmektedir.
Öncelikle doğal beslenme ve doğal gıdalara dikkat çekilmiştir. Kur’an, doğal gıda ile beslenmenin insanın sağlık ve mutluluğu açısından taşıdığı öneme vurgu yapmak üzere, insanlığa şu muhteşem buyruğu yöneltmiştir:
“O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yiyin! Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz?.. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar… Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin!” (En’am, 118, 119, 121)
‘ÜZERİNE ALLAH’IN ADI ANILAN ŞEYLER’ NEDİR?
Geleneksel kabule göre, bu buyruk, putlara adanan, üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen
hayvanların etlerinden yemeyi yasaklıyor.
Buyruk bunu da içerebilir. İniş sebebi de bu olabilir. Çünkü Kur’an’ın indiği zaman, insanlığın, doğal gıda-doğal olmayan gıda diye bir meselesi yoktu.
Kur’an, birçok konuda yaptığı gibi, bu konuda da o günün şartları içinde bir sebep (iniş sebebi) bularak, sonraki zamanların ciddi bir problemine çözüm getirecek buyruğunu yerleştirme yolunu seçmiştir. O günün şartları içinde inmiş ayetlerin sadece o güne hitap edenleri vardır ama buyrukların büyük çoğunluğunun iniş sebebi arkasında, sonraki zamanlar
için işe yarayacak hikmetler, gerekçeler, normlar vardır. Bu hikmet ve normları Kur’an’dan çıkarmak için ‘Kur’an’ın hermenötik dünyası’ iyi kavranmalı ve genel hermenötiğin (yorumbilimin) incelikleri de işletilerek ayetlerdeki temel amaçlar (bunlara makaasıd veya illet denir) ortaya çıkarılmalıdır.
O halde, başlığın hemen altında verdiğimiz buyrukların günümüz şartları dikkate alınarak yapılacak açıklaması şöyle olacaktır:
“Üzerine Allah’ın adı anılmamış şeyleri yemeyin” ayetinin esas anlamı, doğal niteliğini
kaybetmiş gıdaların yenilmemesi, özellikle, genleri değiştirilmiş hormonlu gıdaların insan hayatından çıkarılmasıdır.
Üzerine Allah’ın adı anılmak, eşya üzerine Allah’ın isminin okunup üfürülmesi değildir, nimetlerin Allah’ın yarattığı doğal halleriyle kullanıma sunulmaları demektir. Kur’an, bu gıdaları ‘tayyib’ (temiz, leziz, taze) olarak anmakta ve beslenmenin, bu niteliği taşıyan yiyeceklerle sağlanması gerektiğine defalarca vurgu yapmaktadır. (2/57, 168, 172; 5/
88; 7/160; 8/69; 16/114; 20/81; 23/51)
O halde, Allah’ın adının anıldığı şeyleri yemek, insan müdahalesi ile halden hale geçirilmiş fabrikasyon gıdalardan kaçınarak doğal besinlerle beslenmek olacaktır.
Kur’an, doğal gıda ile mutluluk arasında bağ kurmaktadır. Allah'tan (bu demektir ki, doğal hayattan) uzaklaşma pahasına gelişen teknoloji, doğanın
tüm dengelerini bozmuş, doğal gıdalanmayı ortadan kaldırmış, insanın, esas anası olan tabiatla bağlarını kopararak onu zehirli bir mutsuzluğa âdeta mahkûm etmiştir. Kanserojen bir gıdalanma sistemiyle, yozlaşmış bir cinsiyet yaşamı bu mutsuzluğun inkâr edilemez göstergelerinden ikisidir.
İnsanlığı doğal gıdalarla beslenemez duruma getiren iki âfet vardır: 1. Aşırı nüfus artışı, 2. İnsanın mutluluğuna değil de hırs ve kudurganlığa uyarlanmış teknoloji. Kur’an, ‘Küresel Âfetler’ kitabımızda genişçe incelediğimiz bu olumsuzlukların ikisinden de şikâyetçidir.
Bu şikâyetleri, Türk basınında ilk kez bu sütunda ele alacağız.
Yorum Gönder