Literatürde devlet adamı, devlet yönetiminde söz sahibi olan, devleti yöneten ya da devlet yönetiminde çok önemli rol oynayan kişi şeklinde tanımlanmaktadır.
Bunun içindir ki siyasetçi gelecek seçimleri düşünürken, devlet adamı gelecek nesilleri düşünür söylemine katılmamak olası değildir.
On yıldır iktidarda bulunan AKP iktidarında, Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, tek adamlılığını ilan ettiği, söylediğinin tersini yapacak ne bir bakan neden bürokratın olamayacağı haberleri her gün yazılı medyada yazılmakta, görsel medyada tartışılmaktadır.
Bakanların ve bürokratların uygulamalarına bakınca bu savın doğruluğunu artık herkes kabul etmektedir.
Oysa devlet adamlığı cesaret ister, doğruları söylemek ve uygulamakta dirayetli olmayı ve kendi geleceğini değil ülkenin geleceğini düşünmeyi gerektirtir.
Geçmiş dönemlerde bu nitelikleriyle devlet adamı olduklarını kanıtlayan ve tarihe geçen bir iki örnek vermek istiyorum.
- Yıl 1934 Milli Eğitim Bakanı Niğdeli Abidin Özmen’dir. Bakanın makamına Atatürk’ün yaverlerinden biri, yanındaki iki çocukla girer ve Bakana bir zarf uzatır. Zarf Atatürk’ten gelmiştir. Bakan zarfı açar ve mektubu okumaya başlar. Atatürk; “Yaver Bey’le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırıp…” Bakan, bunu Atatürk’ten verilmiş bir emir kabul ederek Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve Genel Müdüre şu emri verir. “Yaver Bey’in yanındaki bu iki çocuğun evraklarını alınız ve bu çocukları H.P. Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının, veli ve ödeyen hanesine Atatürk’ün ismini yazdırarak bana getiriniz” der.
Bakanın emri yerine getirildikten sonra kısa bir mektup yazarak Yaver Bey’le Atatürk’e yollar. Mektupta şunlar yazılıdır. “Muhterem Atatürk; Yaver Bey’le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkındaki emirlerinizi aldım. Ancak arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi birisi bulunduğu için, bu iki çocuğu fakir ve kimsesiz kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği H.P. Lisesi’ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzlar ekte takdim…”
Atatürk mektubu okuyunca, Başbakan İsmet İnönü’ye telefon ederek “Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı” diyerek olayı anlatır. İnönü Bakan adına özür diler.
Atatürk; “Yok özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve gösterebilse” diyerek büyüklüğünü gösterir.
- Cumhuriyet hükümetlerinde bakanlık yapmış Hasan Esat Işık, Paris büyükelçisidir. Marsilya’da Ermini anıtı açılması üzerine, kendi geleceğini bir tarafa iterek, aldığı kararla ülkesinin onuru için Fransa topraklarını terk etmektedir. Bu kararının ne kadar doğru olduğunu zaman göstermiştir. Birçok Avrupa ülkesi parlamentolarında sözde Ermeni soykırımı ile ilgili kararlar alındığı bilinmektedir.
Ülkemizin içinde bulunduğu iç ve dış koşullarda bu tür devlet adamlarına büyük bir gereksinmemiz olduğunu düşünüyorum.
Sevgili okurlar siz ne düşünüyorsunuz?
Yorum Gönder