Başbakan İstanbul’da kule açılışı yapıyor, kurdela kesiyor ve nutuk atıyor. Dünya markası olmuş “Trump” isimli Amerikalı’ya muhtemelen “marka hakkı ödeyerek” kule diken işadamı da Başbakan ağırlıyor, kızları, damatları, torunları; ailesinin bütün üyeleriyle Başbakan’ı alkışlıyor, kurdelayı birlikte kestikleri fotoğrafı ertesi gün kendi gazetelerinde 9 sütuna manşetten yayınlatıyor, kendi TV’lerinde ana haberde canlı yayın yapıyor.
Bu olay nedir?
Ne anlama gelir?
Başbakan, siyasi gücü eline geçirmiş olmasına güvenerek kule diken işadamını; 73 milyonun önünde mafya lideri “Al Capone” ye benzetmiş, “ahlaklısızlık-utanmazlık” diyerek çok ağır hakaretlerde bulunmuş, kule diken işadamı da Başbakan için “ben senden Hilton arazisi için imar değişikliği istemeye gelmedim…” demiş;Başbakan’ı 73 milyonun önünde “yalan söyleyen” kişi durumuna düşürmüştü.
Gazeteci bunu görmesin mi?
Okuruna anlatmasın mı?
Yorumlamasın mı?
Bütün gazeteciler; başbakan ile barıştı diye bu kule diken işadamını mı alkışlasın, yüceltsin, övsün? Öyle mi?
Xxx
Nazik, ölçülü, içinde terbiyesizlik olmayan bir anlatımdı. Durumu sergileyen bir yazıydı. Türkiye’de “işadamları güç nereye kayarsa oraya dönüyorlar” diye okurunun dikkatine seslenen bir yazıydı. Türkiye’de çok büyük sermaye biriktirseler, küresel şirketlerle işbirliği yapacak kadar büyüseler bile “işadamlarının iktidar gücünü karşılarına alamadıklarını” tersine “gücü arkalarına almayı tercih ettiklerini” anlatıyordu.
Kule diken işadamı yazıya kızdı.
Çok kırıldı.
Kendine küfür saydı.
Yazı onu alkışlamıyordu.
Çağırdı gazetesinden yazarı.
“Yaz oğlum Ahmet” dedi.
Ahmet de; “bazı eleştirel yazılar çıkıyor, ne diyorsunuz?” diye bir çanak soru sordu ve kule diken patronu işadamının; “…(!) her lafa verilecek cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf laf mı diye, bir de bakarım söyleyen adam mı diye…” cevabını yazdı.
Alkışla patronu!
Sana adam desin!
Xxx
Kule diken ve kendisine “yayımcı işadamı” etiketi veren işadamı; 35 yıldır gazete sahipliği yapıyor, gazetecilerin “güç kaymasını anlatan ve işadamlarının siyasi gücü hep arkalarına aldıklarına vurgu yapan” yazılar da yazabileceğini öğrenemedi. Sadece para, servet, mülk, arsa biriktirmeyi fevkalade iyi öğrendi.
Ben ne diyeyim!
Bir yazana bakarım
Bir de bakarım
Yazdıran adam mı diye!
(uyan borusu)
Dr. Müge,gerçeği yazıyor!
Sayın Doğru;
Dr. Ersin Arslan’ın ölümüyle ilgili bugün yayınlanan yazınızı okudum. Ancak bir noktayı düzeltmek isterim. Cinayet nedeni birçok kişinin sandığı gibi "dedesine çok bağlıydı herhalde, kaybedince acısını doktordan çıkardı” şeklinde değil. Olayın aslı şu: Dr.Ersin hastanın ölümünü rutin bir işlem olarak rapor etti. Ancak torunu, dedesinin maaş ve bakım parası kesileceği için ölümün yetkililere bildirilmemesini buyurdu. Dr.Ersin Rutin işlem olarak hastanın ölümünü bildirdi. Torun maaş ve bakım parası kesileceği için Dr.Ersin'i tehdit etti. 10 gündür tehditler devam ediyordu, Dr.Ersin Başhekime durumu bildirdi, bir sürü kapı olduğu, yeterli sayıda güvenlik görevlisi olmadığı söylendi. Saldırgan 3 gün boyunca elinde bıçakla hastanede Dr.Ersin'i takip etti. Olayın olduğu gün sabah 8'de ameliyata başlayan Dr.Ersin, saat 12'ye kadar 3 ameliyat yaptı. Ameliyat sonrası ellerini yıkarken arkadan 3 kez ve bıçağı her seferinde farklı açılar vererek, döner bıçağıyla hunharca bıçakladı. Katil doktorun başında kan kaybından ölmesini bekledi. Herkesi tehdit etti. Öleceğinden emin olunca gitti.
Dr. Müge
Yorum Gönder