Sincan’da tankların yürümesinin siyasi-sosyal boyutları üzerine bir söyleşide, matematikle buluşmuş ince mizah zekâsı ile durum değerlendirmesi yapan Erdal İnönü, diş macunu benzetmesi yapmıştı. Evinde, dibinde macun kalmış tüpü zorlarken, dışarı fışkıran macunun elini serbest bırakmasıyla geriye çekilmesine takılmış; Sincan’da sokağa çıkan tanklar için de böylesine bir paralellik kurulup kurulamayacağını sorgulamış, kişisel umudunun bu doğrultuda olduğunu söyemişti. Medyatik “postmodern darbe” adlandırması da zaten, askerin ağırlığı olsa da, askeri darbe niteliğinin olmaması ile ilgili bir durumu anlatıyordu.
15 yıl sonra açılan soruşturmada iddianamede, mevcut iktidarı düşürme amaçlı bir darbe teşebüsünden söz ediyorsa da, en yüksek organda, Yüksek Askeri Şûra’da alınmış kararda, düşürülen Erbakan’ın da imzasının olması tek başına hukuk, suç-ceza ilişkileri boyutunda işin içinden kolay kolay çıkılamayacak bir tabloyu ortaya koyuyor. Belgeler üzerinden iki cepheye göre fetva verecek konumdan çok uzakta, gerçek olup bitenlerden kamoyunun genel bilgileri dışında özel bilgi sahibi olamamış bir gazeteci olarak, elbette fetva vermek haddini aşmak olur. TSK’ye dönemin yürürlükte olan yasaları, şûra kararları ile verilmiş görevler, TSK açısından tehdit gündemi, algılamaları tartışmalarına da girmenin cepheleşme önyargıları, kültürü boyutunda bir anlamı olamıyor.
Yine de sivil iktidar döneminde, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti, geçerli anayasal-yasal düzen içinde, bağımsız yargılamadan söz edebilmenin olmazsa olmaz koşulu, somut suç-ceza ilişkisinin kanıtlı kurulmuş olması değil mi? Öyle olunca da somut askeri darbe girişiminden, suçundan bile kolay kolay söz etme olanağı kalmıyor. Olsa olsa askeri darbeyi amaçlamış, görev-yetki sınırlarını aşmış, varsa, kişileri bağlayacak, siyaseten etkili olmuş, kitleleri mağdur etmiş, kanıtlanmış suçlardan yola çıkmak gerek.
***
Cumhurbaşkanı, Başbakan başta, 28 Şubat yargılamasına ilişkin en taze açıklamalarda, sanki hukuka uygun bir yargılama başlatılmış gibi bir vurgulama ile söze giriliyor. Arkasından bilinçaltımıza kazınan algılamalar çok çarpıcı bir paket halinde, en az 28 Şubat postmodern askeri darbesinin etkisi, gücü kadar keskin bir karşı operasyonu daha başından ortaya koyuyor.
Ne tesadüf değil mi? Bakanlıktan geçirilmeden, bilimsel tartışmaları yapılmadan, Meclis’e Başbakan Erdoğan ile İmam Hatip Mezunları Derneği’nin bir projesi olarak getirilen, eğitimin alfabesi, ilkeleri ayaklar altına alan “4 artı 4” yasası yıkıcı sonuçları umursanmadan, “28 Şubat’ın rövanşı” olarak yürürlüğe sokuldu. “Kindar-dindar” gençlik yaratma amacı ile taçlandırıldı. Hemen arkasından da bilgisayar kayıtları birkaç yıl önce alınmış iddianame suçlama belgeleri (!) ile 28 Şubat’çıların özel yargıda yargılanmaları operasyonunun iddianamesi ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın hukuk düzeni içinde, kindar, rövanş olmayan yargılama süreci sözlerine yapılan eklentilerde, aynı demeçlerin içinden bilinçaltımıza kazınan imajlar paketi ise kelimenin tam anlamı ile “dindar-kindar rövanş” kokuları saçmakta.
28 Şubat’ın rövanşı olduğuyla övünülen, eğitimi tepetaklak eden yasa değişikliği ile siyaseten övünme, siyasi prim yapma, oy arttırmanın sayısız açıklamaları sadece bir boyut. Özel yargılamanın, doğru kavramları ile sivil darbe hukuku işleyişinin, operasyonların başlatılmasında tarihler, ayrıntılar, satır araları okumaları profesyonel medyatik içeriklerle dopdolu. Operasyon paketi tüm özel yargı uygulamalarının benzeri içerikle, “darbe suçu” ile taçlandırılmış, genel suçlamalar içinde, bireylerin somut suç-ceza ilişkilerinde, hukuksal değeri olabilecek her şey ayrıntılara, tartışmalı belgeler ile özel tanıklıklara, itirafçılara bırakılmış. Tabii iddianamenin 15 yıl, AKP’nin iktidara gelmesinden sonra da 10 yılı devirmiş olmasının gerçek açıklaması, olsa olsa “Şimdi tam zamanıdır, iktidarda yeterli kamusal güç, cepheleşmiş, gerçeği sorgulamayacak önyargılı kamuoyu gücü kazanılmış, olup bitenden kaygı duyanlar örgütsüz, yeterince sindirilmiş, korku, baskı altında iken, rövanş operasyonlarının ardı ardına sokulması biçiminde eğitimden sonra yargı operasyonları gerçekleşmiştir” düşüncesidir.
28 Şubat’çılar, postmodern darbede Sincan’ı, sokaklarında dolaştırdıkları tankları simge olarak kullandılarsa, AKP ileri demokrasisi sivil iktidarında da Sincan, tutuklanmış asker sanıkların oradaki cezaevlerine taşınmaları ile kullanılacak, topluma güç yarışında son darbeyi kimlerin vurduğu bir güzel gösterilecektir.
Ha yıllar sonra, bu kez yeni operasyonlarda insan hakları ayaklar altına alınanlar, devri sabık olanlar, toptancı suçlamanın kaçınılmaz sonucu çoğunlukla en azından yargılandıkları suçlara göre suçsuz olduklarını kanıtlayabilirlerse, dahası davaları düşerse ne gam? Rövanş alınmıştır.
Yorum Gönder