Cumhuriyet yazarı Özgen Acar, ın 2 Mart 2012 yazısı :
AKP-Feto Koalisyonu… CHP…
Güçlü “AKP-Feto koalisyonu” neden birdenbire sarsıntı geçirdi?
Neden aynı günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün süresi 7 yıl olarak saptandı? Cumhurbaşkanlığının süresi sonrasında neden 5+5 olarak düzenlendi?
Bu olaylar ne zaman ortaya çıktı? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kanser tanısı” ile ilk ameliyatını geçirmesi ile eşzamanlı değil mi?
Sağlıklı, uzun ömür dilediğimiz Başbakan’ın geleceğinden duyulan kaygının AKP içinde ve ‘AKP-Feto koalisyonu’nda “iktidar kavgasının” kıvılcımını çakması bir tesadüf olamaz!
Başbakan’ın Çankaya’ya çıkması için, sağlık durumunun daha belirginleşmesi gerekiyordu. Bu nedenle bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi sorunu yaratmamak ve zaman kazanmak için Gül’ün süresi 2014’e kadar uzatıldı.
Amaç, 2. ameliyatını da geçiren Erdoğan’ın durumu izlenip gelecek “bekle-gör” siyasası ile belirlenecekti. Doğal olarak bu arada AKP’de ve AKP-Feto koalisyonunda “halifelik kavgası” da için için kaynamaya başladı.
Unutmamak gerekir ki Anavatan Partisi’ni tek başına iktidara getiren Turgut Özal başbakanlıktan Çankaya’ya çıkınca ANAP diye bir parti kaldı mı?
Doğru Yol Partisi’nin güçlü başbakanı Süleyman Demirel de Çankaya’ya çıkınca DYP kaybolmadı mı?
AKP-Feto koalisyonundaki kaynamanın özünde Erdoğan’ın sağlık durumu elverip Çankaya’ya çıkması durumunda, iş ve çıkar birliğinin geleceğinin kaygıları yatıyor.
***
Olağanüstü “tüzük-büzük kurultayları” ile yönetilen CHP, haziranda “olağan” kurultayını toplayacak. CHP’nin önünde il ve ilçe örgütlenmelerini tamamlaması için 100 günlük süre var.
CHP’nin değişmez hastalığına “yenilen pehlivan doymaz” adı verilebilir. Oldum olası, bırakın seçimleri yitirmeyi, partiyi barajın altına düşürenler bile hâlâ “tüzük büzük kurultaylarından” medet umarak, bugünkü yönetime ayak bağı olmayı sürdürüyorlar.
Adamlar “100 m” sürat koşusu yaparken, CHP kendi yarattığı koşullar nedeniyle daima “110 engelli” koşunca nal topluyor.
Bülent Ecevit döneminde yüzde 40’lara çıkan ortanın solundaki oylar önceki seçimde yüzde 20’ye düştü. Bu kadar oy nereye gitti? Bu oylar AKP’yi yüzde 50’lere çıkarmadı mı? Bu oylar neden CHP’den koptu? Son seçimde CHP’nin oyu yüzde 21’den, 26’ya çıktı. İyi bir gelişme, ama yeterli mi?
***
Çeşitli dönemlerde seçimlerde “nabız yoklamak” için değişik kentlerde dolaştım. Din odaklı partilerin seçimlerde izledikleri yöntem basketboldaki “adam adama” idi. Bu partilerin taşra örgütünün bürolarında üçer kişilik hücrelere tanık olmuştum. Biri parti üyesi, biri teknik, bir de din görevlisi…
Büroya gelen telefonla bu üç kişi fırlayıp verilen adrese gidiyorlar. Konu komşunun toplandığı evde, teknisyen beraberinde getirdiği bir “videoyu” TV’ye bağlıyor. Videodan parti başkanının yerel koşullara uygun hazırlanmış, az-öz konuşması dinletiliyor. Ardından parti üyesi konuşuyor. Sonunda da din görevlisi, oradaki kişilere dua edip oy için Kuran üzerine ant içiriyordu.
Bu uygulama AKP döneminde “video” yerine “bilgisayara” dönüştü. Diyebilirim ki bu partiler Türkiye’de her türlü en yeni teknolojiyi büyük bir beceriyle kullanıyorlar. Tabii buna yeşil kart, gıda-deterjan, buzdolabı-çamaşır makinesi dağıtımları da eklendi. Sonuçta, AKP oyların yarısını, CHP çeyreğini aldı.
***
CHP’de yeni bir “program” hazırlanacakmış… Başkan Kemal Kılıçdaroğlu 300-400 sayfalık değil, anlaşılabilir 60-70 sayfalık programın hazırlanmasını istemiş. Bırakın köydeki adamı, hangi seçmen Türkiye’de bu programları okuyor?
Yapılacak iş, CHP’nin önce TBMM içinde bir “gölge kabine” kurup her bakanlığın uygulamalarını “adım adım” izleyip olayları kamuya taşıması olmalıdır.
Sonrasında her il ve ilçede ev ev dolaşarak CHP’yi ve ilkelerini “adam adama” tanıtacak bir örgütlemeye gidilmelidir.
2014, Türkiye’nin geleceği için önemli bir yıl olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi… Yerel seçimler… Belli olmaz 2015’te yapılacak genel seçimler de geri çekilip yerel seçimlerle de birleştirilebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2014’e ertelenmesi CHP için bir şanstır. Aynı yıl yapılacak “yerel seçimlere” CHP’nin eski pehlivanları ellerini ayaklarını çektikleri takdirde, “110 engelli” değil “100 m sürat” koşusu ve “adam adama” yöntemi ile katılabilir.
AKP-Feto koalisyonundaki sarsıntı, Çankaya ve yerel seçimlere kadar CHP’nin önünde önemli bir fırsattır.
Cezaevi – Tutukevi!
Adalet Bakanlığı’na bağlı birimlerinden birinin adı “Ceza ve Tevkifevleri (tutukevleri) Genel Müdürlüğü”dür. Gereğinde, insanlar önce “gözaltına” alınırlar. İkinci aşamada, eğer “kaçma” ya da “kanıtları karartma” olasılığı varsa “tutuklanıp” tutukevinde konulurlar. Yargılama sonucunda suçlu görüldükleri takdirde cezaevinde “cezalarını” çekerler.
“Tutuklular” genel müdürlüğün “tevkifevlerinde” yargı sonucunu beklerler. Bu süreç “ceza” değil, bir “önlem”dir.
Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, Silivri’de bırakın “tutuklu” olmalarını “suçları sabit olmuş, cezaları kesilmiş” biçimde “cezaevi” koşullarında yaşatılıyor...
Tutuklu Özkan yaklaşık 3.5 yıldır içeride… Balbay önce tutuklandı, aylarca dışarıda kaldı, kaçmadı, kanıtları karartmadı, yeniden tutuklandı. 6 Mart’ta 3. yılını “cezaevinde!” geçiriyor olacak. Üstelik Balbay, halkın oyuyla “milletvekili” de seçildi…
Üstüne üstlük bir yıldır “hücre cezası” çektiriliyorlar!
TFF’de Kasaplık Dönemi!
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanlığı sorunu uzun tartışmalar sonucunda çözümlendi. Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören kulübüne 103 milyon lira bağışladıktan sonra TFF’nin başına seçildi. İlk demeci “Kanayan parmağı keseceğiz!” oldu.
Yeni TFF’nin ilk ulusal karşılaşmasında Slovakya’ya 2-1 yenilen takımımızın teknik yöneticisi Abdullah Avcı da oyun sonrasında “Kötü yanları kesip atacağız!” dedi. Anlaşılan TFF’de kasaplık dönemi başlıyor!
Onları da Kollayalım!
Bu yıl Türkiye gerçekten karlı bir kış yaşıyor. Yöneticiler “kar geliyor aman dikkat” uyarısı yapıyorlar. Bazı vatandaşlarımız bu uyarıları dikkate almayınca, ölümcül kazalar yaşanıyor. Uyarı yapan yöneticiler de gerekli önlemleri zamanında almıyorlar ya da alamıyorlar. Bu köşede birkaç kez okurlarımdan kuşlar, sokak köpek ve kedilerini kollama ricasında bulunmuştum. Ekteki resim bu ricamı doğrulamıyor mu?
Yorum Gönder