Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen, in 2 Mart 2012 yazısı :
28 Şubat’ın 15. yıldönümünde ortalık toz duman, göz gözü görmüyor. Kimi gemi aslanları, içinde bulunduğumuz ortamın gazıyla büyük demokrasi mücahitleri edasıyla ortada gezinmekteler.
Lafı döndürmenin gereği yok, 28 Şubat silahı çekmeden yapılmış postmodern bir darbedir.
Bugün, 28 Şubat’ı övmenin de yermenin de bir anlamı yok, ne olduğunu anlamaya çalışmaktır önemli olan.
1997 yılında iktidarda bulunan REFAHYOL iktidarı, seçmenin geniş bir kesiminde büyük hoşnutsuzluk ve tedirginlik yaratmış, özellikle RP yandaşlarının kin kusan eylem ve söylemleri bunun daha da artmasına neden olmuş, tam o sırada patlak veren Susurluk skandalı, devlet içindeki kirlenmenin boyutlarını ve dokunulmazlığını gözler önüne sermiştir.
Türkiye’de milyonlarca kişi, biraz da nasıl ulaşılacağını bilemediği sürekli aydınlık için, bir dakika karanlık eylemlerinde her gece elektrikleri yakıp söndürmekte, ama genel hoşnutsuzluk siyasal iktidarın üst katında herhangi bir yankı bulamamaktaydı.
***
Velhasıl Türkiye kaynamakta, ama bu durum siyasi ataleti etkilememekteydi.
Sonunda, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katkısıyla, Erbakan-Çiller iktidarı, bir ayak oyunu ile tasfiye edilmiş, bir anlamda toplumun tabanındaki huzursuzluk, kimi güçlerin de aba altından sopa göstermesiyle, iktidarın tasfiyesiyle sonuçlanmıştı.
28 Şubat ortamında, iktidar toplumun temiz toplum isteklerini görmezden geliyor, RP canibinden gelen kin dolu eylem ve söylemler, irtica tehdidi endişesini güçlendiriyor, toplum hızla ayrışıyor, laik eğitim iktidarın girişimleriyle tehdit ediliyordu.
28 Şubat ile ilgili olarak önemle üzerinde durulması gereken, ileri sürülen endişelerin ne derecede haklı gerekçelere dayandığı irtica tehdidi saptamalarının ne derecede gerçek olduğudur.
Türkiye’de iktidar olan AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu bizzat Anayasa Mahkemesi tarafından saptandığına göre, toplumun bölünmüşlük durumu da göz önünde bulundurulunca, endişelerin haksız olduğunu söylemek mümkün değildir.
Eğitimin dinselleştirildiği, toplumun tepkilerinin kinselleştirildiği bir ortamda yaşamamız bile 28 Şubat’ta dillendirilen endişelerin gerçekliğini gösteriyor.
***
Peki, 28 Şubat bu tehditlerin giderilmesinde başarılı olmuş mudur?
İçinde bulunduğumuz durum 15 yıl öncekinden daha beter olduğuna ve tehdit tehdit olmaktan çıkıp vakıaya dönüştüğüne göre, başarısızlık açıkça ortadadır.
Başarısızlığın nedenlerinin başında ise laiklik ve demokrasiyi koruyacak gücün, ordu değil, sivil siyasi örgütler olması geliyor.
Peki 28 Şubat etkisiz kılınmıştır da ne olmuştur?
28 Şubat etkisiz kılınarak irtica tehdit olmaktan çıkarılmış, irtica tehdit olmaktan çıkıp iktidara tırmanınca, irtica ile mücadele suç olmuştur.
Bu süreçte de Türkiye demokrasiye doğru değil, aksi yöne doğru yol almıştır.
Demokrasi ve laiklik açısından bakıldığında, 28 Şubat’ın başarılı olmamasında yerinecek bir şey yoktur. Çünkü başarılı olması zaten imkânsızdı.
Yine aynı açıdan bakıldığında, 28 Şubat’ın başarılı olmamasında sevinilecek bir yan da yoktur, çünkü tehditler gerçek olup yaşama geçmiş ve ülke demokrasinin aksi yönüne savrulmuştur.
28 Şubat’ın önderleri, getirecekleri düzenin etkisinin bin yıl süreceğini düşlüyorlardı.
Tüm bin yıllık düzen özlemleri gibi bu da bir ham hayaldi.
Ne 28 Şubat bin yıl sürebilir, ne de laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş güçlerin iktidarları...
Yorum Gönder