Uzlaşma Kültürü... - Hikmet Çetinkaya

Yazı masamın başındayım... Gündem yoğun. Siyaset mi yazsam yoksa gazetelerin manşetinden düşmeyen şike depremini mi?
Yok yok!
Yağmalanan koylarımızı mı, büklerimizi mi, çokuluslu altın avcılarını mı, kentlerden sağlanan rantı mı, yoksa Başbakan Erdoğanın yangına körükle giden sözlerini mi:
Tükürdüklerini yalayacaklar!
Kimler yalayacak tükürdüklerini?
Meclis’e girdikleri halde yemin etmeyen CHP milletvekilleri...
Erdoğan bir yandan anayasa değişikliği için oy hesabı yapıp, bu işin MHP ve CHPsiz olmayacağını yakın çevresine söylerken, MHP lideri Devlet Bahçeli, Milletvekilimiz Engin Alan, yeni anayasa çalışmaları için rehin alındı diyor.
***
Başbakan salt MHPyle değil, CHP’yle de uzlaşmak gerektiğini yakın çevresine söylüyor mu, söylüyor?
Erdem Gülün haberine göre Erdoğan yakın çevresine şöyle diyor:
CHP ya da MHPyle uzlaşmamız gerekir!
AKP, MHP ve CHPyle nasıl uzlaşabilir?
Tüm sorun burada aslında...
Başbakan’ın Tükürdüklerini yalayacaklar sözlerinin ardından şöyle demesi düşündürücü:
Bir ayda beş kez birleşime katılmayan milletvekilinin vekilliği düşürülebiliyor.
Anayasanın 81, 83 ve 84. maddelerine bakarsanız bunun oldukça tartışmalı bir konu olduğunu görebiliriz.
Bir iktidar partisi, ana muhalefeti Meclisten atabilir mi?
***
Başbakan, tehdit etme yolunu bırakıp uzlaşma aramalı, CHP, MHP ve BDPnin mağduriyetini giderme yolunu açmalıdır.
Ne yazık ki bizim siyasetimizde uzlaşma kültürü yok!
Astığım astık kestiğim kestik yöntemi 2011 yılında egemenliğini sürdürüyor. Milletvekili seçilmiş kişiler hüküm giymedikleri halde cezaevinde yatıyor.
İnatlaşarak hiçbir yere varılmaz...
Türkiye’nin önünde dağ gibi sorunlar var... 1982 Anayasası’nın yerine çağdaş bir anayasa, Kürt sorununun üniter devlet çatısı altında çözümü, temel hak ve özgürlükler, insan onuruna yakışan bir yaşam biçimi.
Çözümün yeri Meclis’tir...
Ben öteden beri bunun altını çizen yazılar yazıyorum. Uzlaşma kültüründen söz ediyorum. Gelişmiş ülkelerin demokrasilerinden örnekler veriyorum.
***
CHP İstanbul Bahçelievler’in eski İlçe Başkanı Dr. Hüseyin Özkahraman’ın dile getirdiği gibi çelişkileri çözen, ilkesel ve örgütsel birlikteliği sağlayan, güçlenen, solun, sosyal demokrasinin değerleri üzerinde filizlenen, geleneksel yapıyı ilerici bir kimliğe dönüştüren bir CHP istiyor toplum.
CHP, yemin etmeyerek amacına ulaşmıştır...
Bundan sonra yemin edip etmemeleri kendilerinin bileceği bir şey...
BDP de öyle...
Diyarbakırda grup toplantısı yapmak, BDP’yi Türkiyenin partisi yapmaz, Güneydoğuda kimi kentlerde tutsak bırakır.
***
Gündem Türkiyede neredeyse saat başı değişiyor. Şike operasyonunun ucu kimilerince Ergenekona bağlanıyor, Aziz Yıldırımın Ergenekon’un finansörü olduğu açık açık öne sürülüyor.
Gözaltı sayısı 60...
Kimi gazetecilere kirli bilgi akışı sağlanıyor.
CHPde muhalif eylem, imza toplama, yemin krizi nedeniyle ertelenirken olan Mustafa Kemal Atatürkün kurduğu partiye oluyor.
Siyasette, özellikle sosyal demokrat partilerde ben değil biz vardır, birliktelik, sol anlayış Hüseyin Özkahraman’ın deyişiyle toplumsal mücadele çok önemlidir.
Türkiye hâlâ 1983 yılında yaşama geçen Siyasi Partiler ve Seçim Yasasını değiştirmedi...
Yüzde 10 barajı demokrasi ayıbı olarak karşımızda duruyor.
***
AKP’ye gelince...
Başbakan Erdoğan’ın yemin etmeyin anlamına gelen tükürdüklerini yalayacaklar kışkırtması... Ardından milletvekillikleri düşer gözdağı...
Demokrasimiz ne yazık ki böyle bizim!
Bu ayıp bize yeter de artar bile...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget